![](https://www.etkindusunceakademisi.org/wp-content/uploads/2024/03/indir.jpg)
ASYA’NIN GELECEĞİ VE TÜRKLER
Jeopolitik stratejide, kara hâkimiyetini düşünüp strateji yapanlar, hedef coğrafya olarak, Ukrayna’dan Afganistan’a kadar olan bölgeyi esas almaktadırlar. Elbette farklı stratejik bölgelerde vardır. Ancak hedef coğrafya, bahsi geçen coğrafyadır.
Jeopolitik stratejide, sadece coğrafî konum değil, yer altı ve yer üstü ekonomik kaynakları, en önemlisi de, insan faktörüdür. Yani, demografik yapı…
Biliyoruz ki, herhangi bir coğrafya hedef alındığında, nihaî hedef, insanla elde edilir. İnsanların sergiledikleri irade, karşı hareketi olumlu veya olumsuz etkileyebilir. Ya da, harekâtı tasavvur edip tasarlayanların tutumu da öyle… Bu sebeple, coğrafi bilgi sistemi ne kadar bilgi üstünlüğü sağlarsa sağlasın. Demografik yapı, bütün dengeleri alt üst eder. Nehirlerin geçitlerini, köprü kullanmadan seyyar yapabilirsiniz, motorize güçlerinizi veya üstünlük sağlayan silahları kritik noktalara konuşlandırabilirsiniz, hedefleyeceğiniz kaynaklara, insanın hâkimiyeti ile gitmek durumundasınız.
Asya’da insan üstünlüğü olan Türk milleti, kuzeydoğu Avrupa’dan başlamak üzere, Hindistan içlerine kadar, Çin içlerine kadar, bütün Sibirya, güneyde, Yemen’i kapsayan coğrafyada Türk milletini varsaymak zorunluluğu vardır.
Marko Polo‘nun seyahati ile başlayan bu ilginin temel sebebi budur. Bugün dahi seyahat yazıları ve kitapları yazanlar, tesadüf olmasa gerektir ki, Asya’yı ve Türkleri ön plâna almaktadırlar. Mesela, Arminius Wambery, ”Türkistan’a Seyahat”, William Elory Curtis, “Asya’nın kalbi Türkistan”, Samuel Frederick Starr, “Kayıp Aydınlanma” kitapları bu kabil çalışmalardan birkaçı ve önemlilerindendir. Bu ve benzeri çalışmalar, oryantalist çalışmalar olup, yükselen değer olarak, Türkistan ve Türk milletinin uyanışı ile “şarkiyat” (doğuculuk) çalışmaları ile küresel emperyalist dünyanın dikkatlerini bu bölgelere çekmektedirler. Yine bilinmelidir ki, Şarkiyat yani Oryantalist çalışmalar, Vatikan ve İngiltere’deki Wellingten Hause merkezi tarafından tasarlanıp desteklenmektedirler. Bizim dinî otorite merkezlerimiz de ne acıdır ki, küreselcilerin istekleri doğrultusunda, İslâm’ın tevhit esasını, “kesrete” (bölüp parçalamakla) meşguller.
Rahmetli Cemil Meriç; oryantalizmi, “sömürgeciliğin keşif kolu” diye tanımlamaktadır. Tam da öyle bir ameliyedir.
Siyasal yapılanmalar, ülkemizde ve Türkistan’daki Türk illerinde uygulayacakları bütün politikalarda, bu üstünlüğümüzü, sahip olduğumuz ekonomik kaynakların verimlilik temelli ekonomik programlarla desteklemeli, herkesin öngördüğü üzere, önümüzdeki asrın “Türk Asrı” olduğu hakikatini herkese kabul ettirmelidirler.
Jeopolitik stratejide, deniz hakimiyet teorisi ve hava hakimiyet teorisindeki batı üstünlüğünün etkisinin çok az olacağı bir coğrafya olması da, bir üstünlük olarak görülmelidir.
Herkesin farkında olduğu, ancak Türk milletinin fark etmediği bu güç ve avantaj, uygulanacak millî kültür politikaları ile dünyada herkesin beklentisi olan “dünyada yeni siyasi denge” oluşumunu hızlandıracaktır.
Burada, Gaspıralı İsmail Bey‘i rahmetle anmalıyım, zira “Dilde, fikirde, iş te birlik“ düşüncesini ifade ederken, bu durumdan bahisle geleceğimizin tasavvurunu kendisi için ve milletimiz için bir hedef olmasını istemiş olmalı…
Nesim YALVARICI
Eğitimci / Badminton Millî Takım Antrenörü
![](https://www.etkindusunceakademisi.org/wp-content/uploads/2024/02/Nesim-YALVARICI.jpg)