Sadık SOFTA
Millî kimliğimizi oluşturan kültürel unsurlar varlığımızın yegâne temellerini oluştururlar. Kültürel varlığımızın yaşatılması geleceğe ulaştırıldığı ölçüde milli kimliğimizi devam ettirecektir. Kültürel miraslarımızın özünü koruyarak devam ettirildiği müddetçe kültürel dokumuzdaki gelişim sürecinde genç nesillere ulaşacak, zamana göre kendisine yeni yol ve yöntemlere yürüyerek boşluğa düşmeden değişim ve gelişim sürecini de sağlıklı bir şekilde devam ettirecektir. Çankırı’da Kültürel dokunun çok önemli bir öğesini de Çankırı Yâren Meclisi oluşturmaktadır.
Çankırı Yâren Meclisi, sabrı, bireyin / yârenin her durumda alacağı kararların hayırlı olması, dili ile yüreğinin ayrı konuşmaması, sevgiden, merhametten yoksun olamaması, emanete sahip çıkması, hiçbir kimseyi yolun yarısında bırakmama gibi hasletlerle donanımlı, Türk kültürü, siyasi, askeri, ahlaki ve dini inançlarla donanımlı birer kişilik olarak görür. Bu durumdan dolayı da toplum nezdinde sarsılmaz bir yere ve değere sahiptirler.
Türk milli kültürü çerçevesinde gerçekleştirilen Çankırı Yâren Meclisi, bireyin topluma kazandırılması dini, ahlaki ve istendik davranışların toplum bünyesindeki kabulü oranında günlük hayata oturtulmasının yanında sürekli olarak gündemde tutmak ve seçiciliğini sağlamak, bu değerleri öne çıkarma işlevlerini sağlar.
Bilhassa gençlere yönelik bir ağırlık sergileyen yâran meclisleri, bizzat gençlerin ahlaki yönleri, toplum içinde geçerli davranışları benimseme ve günlük hayatlarında uygulama, zararlı alışkanlıklardan uzak durmaları, askeri bir disiplin içinde hayatlarına bir çekidüzen vermeleri hususunda aktif faaliyet gösterir.
Çankırı Yâren Meclisi, Türk toplumunun bütün özelliklerini kapsayacak şekilde planlı, programlı, ocak içinde ve sosyal hayatta yaparak yaşayarak uygulamalı öğrenmeye açık bir özellik taşır. Bu özellik hem tarihi bir misyon olarak milli kültürün geçmişle gelecek arasındaki köprüsünü sağlam tutar, hem de gelecekte kültürel yapının yozlaşmadan devamını sağlar.
Yâren Meclisi’nde atılan belli adımlar ve bu doğrultuda aşamalar vardır. Bunların topyekûn hep birden icrası söz konusudur; yapılan faaliyetler bir bütün olarak gerçekleştirilmiş olur.
Yâren ocakları öznel kişiliğini koruduğu gibi aynı zamanda kendisine altyapı oluşturarak kendi devamlılığını da sağlan bir özellik gösterir. Bir yandan prensipleri doğrultusunda, zamanı geldikçe yakılan ocaklarla seçtiği hayat tarzını yaşatırken, diğer yandan da her yıl yeni baştan ocaklar kurularak yeni ve genç bireyleri bünyesine katmakta, bunları da aynı kültürel maya ile yoğurmakta ve böylece kendi varlığını garanti altına alırken özüne uygun olarak gelecekte yaşama garantisini de oluşturmaktadır.
Çankırı Yâren Meclisi’nin ana amaçlarından birisi de ahlaki değerleri yaşamak ve yaşatmaktır, dolayısı ile bir eğitim yuvası gibi algılamak da gerekir. Ocakta sadece genç yarenler değil, bütün yâranlar yaparak yaşayarak öğrenmenin yanında bilindik değerleri pekiştirmesini de sağlamış olurlar. Bunun yanında günümüz yarenleri ve halk, eğitim ocağı fikrinde mutabık kaşırlar.
Yâren Meclisi’nin önemli özelliklerinden biri de benimsediği değerleri yaşamak ve yaşatmaktır. Bu durumu ve özelliği Yâren Meclisi’nin kuruluş aşamasından itibaren görmek mümkündür. Bu açıdan bakıldığında da tam bir eğitim yuvası, tam bir asker ocağı, tam bir sosyal hayatı tüm yönleriyle kucaklayan sosyal bir etkinliktir.
Çankırı Yâren Meclisi’nin 24 Oğuz boylarının boy beylerini temsil mahiyetindeki yapısını sürdürdüğü inancı hâkimdir. Bu yapının günümüze kadar bazı değişikliklere uğrasa da özünü koruduğu fikri yaygındır. Kendi ilkeleri ve aşırı disiplinli yağısı ile ilkelerinden kesinlikle taviz vermemesi, günümüzde de belirli bir kültürel yapısını ve kurumsal kimliğini devam ettirdiği söylenebilir. Zaten özüne inmeden yüzeysel değişikliklerin de dini, ahlaki ve sosyal davranışlara katkıda bulunduğu düşünülmektedir.
Oğuz boy beyleri arasında oluşturularak gelişim devresini tamamlayan, üst düzey yönetim şekli ile başlamıştır. Daha sonrada Türk siyasi, ahlaki ve hatta dini inanç mekanizmalarını bünyesinde toplayarak uzun bir yol kat etmiştir. Teşkilat yapısı ve büyük bir askeri disiplin içinde özünü kaybetmeden gelecek nesillere aktarmıştır. Yaşam biçimini hem oluşturmuş, hem de devam ettirmiş olan ve tarihi bir kökten gelen bir altyapı sergileyen Yâren Meclisi, bu açıdan bakınca, insanî değerlerin hızlı bir şekilde değişime uğramasının yanında olumsuz yönden de bir bozulma sürecine girmesi de göz önünde bulundurulursa önemi bir kez daha gözler önüne serilir. Bunun için de Çankırı Yâren Meclisi’nin yaşaması ve yaşatılması, gelecek nesillere aktarılmasının vazgeçilmez bir önem kazanması tartışılmaz bir gerçektir. Bu da belli kurallar çerçevesinde sürdürülmektedir.
1. Bizzat yaparak yaşayarak öğrenmek,
2. Kuruluşun devamlılığını sağlamak,
3. Toplum içinde bireyin eğitimi,
4. Kültürel ve ahlaki değerleri yaşatmak.
1. Bizzat yaparak yaşayarak öğrenmek
Çankırı Yâren Meclisleri, henüz kişilerin aklına gelip yâran ocağı kurma fikri düşünce kapsamına girdiği andan itibaren önceden yapılan ve yaşanan bir gelişim sürecinin de başlangıcı olarak gelişmeye başlar. Asırlarca sürüp gelen bu süreç tekrar tekrar bu safhasını yaşatmıştır. Yani tarihi süreçte ne kadar geriye giderseniz gidiniz, bir önceki süreç, bir sonrasında da bir bir uygulanarak yaşanır ki biz buna yaparak – yaşayarak öğrenme diyoruz.
Yâren meclislerinde kuruluşun gerçekleşmesi, ocak yakılması, yâran ocaklarının süresi boyunca gerçekleşen uygulamalar bir öncekinin tekrarından öteye geçmez.
Dünkü yâren ocağı prensipleri ile bugünkü ocak prensipleri birebir örtüşerek devam edip gelmiştir. Yalnız ufak tefek nüans farklılıkları bulunabilir. O da zaman içinde toplumda ola gelen davranış ve zihniyet değişikliğidir. Bu süreç de kabul göreceği üzere çok yavaş seyretmekte, buna ocak yakan yarenlerin de kişilik ve kültür seviyelerinin de etki edeceği düşünülürse daha bir açıklık getireceği ortadadır. Buna rağmen oluşan zihniyet değişikliği yâran ocaklarında amaç ve ana sistemde değil ama uygulamada ufak tefek de olsa değişikliğe uğradığı görülür.
Bütün bunlara bir örnek verecek olursak; eski dönemlerde yâran ocaklarındaki yaptırımların zamanla daha bir esnetildiği görülürken, mesela büyük başağaların da bireyler üzerindeki etkisinin hafiflediği açıkça görülür. Bu tespitlerde de görüleceği gibi, yaparak – yaşayarak öğrenilen, dolayısıyla yazılı bir kaynağa da ihtiyaç duyulmayan yâran ocakları, kendi yapılanması öğrenim ve öğretim amacını uygulamakta, genç yâranları askerlik disiplini de dâhil olmak üzere toplumsal yapıyı oluşturan istendik davranışları toplu ve birey olarak sergilemeye başlarlar. Bundan dolayı bir yandan yeni öğrendiklerini benimser, bir yandan da sahada en azından kendi çevresinde uygulama imkânına kavuşmuş olurlar. Bu durum ve tutumları ile toplamdan sevgi, saygı ve takdir görürler.
2. Kuruluşun Devamlılığını Sağlamak
Çankırı Yâreni, ocak yakmayı yaparak – yaşayarak devam ettirmektedir. Bunun büyük bir avantaj sağladığı görülür. Çünkü bu yöntemle, Yâren Meclisi aslına uygun olarak devam ettirilmiş, yine aynı şekilde bütün özelliklerini koruyarak ocak yakma ve bütün kuralları ile günümüze taşınmıştır. Bu açıdan bakılınca yâran meclisleri kendi devamlılığını ve geleneğini bütün ana prensipleri ile sağlamış olduğunu göstermiştir. Yani kuruluş ve aktif işleyişi ile devamlılığını da garanti altına almış, geleneğin taşıyıcılık amacını da gerçekleştirmiştir. Bundan dolayı yâran ocaklarının ana prensipleri, amaçları doğrultusunda bütün özellikleri ile geçmişten güne ve hatta yarına gelece taşımış olmaktadır.
3. Toplum İçinde Bireyin Eğitimi
Yâren ocağı, halk nezdinde gençlerin eğitimi amacını taşımakta, onları askeri eğitim dâhil sosyal hayata hazırlamak gözüyle bakılmaktadır. Hatta bilhassa kırsal kesimde yâran ocağının gençlerin eğitildiği, askere hazırladığı bir etkinlik olarak da bakılır. Ama şehir merkezi dâhil olmak üzere yaş konusunun mevzu bahis olmadığı görülür. Bu açıdan bakılınca da yâran ocakları hem gençlerin eğitimini üstlenen hem de sosyal ve ahlaki yönü ağırlık basan yaygın bir eğitim kurumu, geleneksel yapısını koruyan ve her dönem revaçta olan, geleneksel yapısını da kendisi geleceğe taşıyan bir kurumdur. Yâran Meclisi, bireylerin sosyal yönden eğitimini ve davranışlarını üslenmiş, ahlaki davranış zeminini sağlam tutan, aynı zamanda pekiştiren bir sosyal yapılanma, ocak da bu sosyal yapılanmanın eğitim yönünü gerçekleştiren bir kurum boyutundadır.
Bu konuda N. A. Uslu, şifahi olarak da zaman zaman dile getirilen aslında genel kanat olarak da benimsenen tarafıyla şöyle diyor: “Sohbet meclisi eğlence görüntüsü altında başlı başına bir ananeler silsilesi, bir içtimai kültür, ahlak nizamı ve milli disiplinin gençliğe aktarıldığı bir okuldur. Eskiden analar haşarı çocukları için; “Aman biraz daha büyüse de sohbete gidip adam olsa!” diye çırpınırlardı.” (Uslu, s. 509) Bu tespitten de anlaşılacağı gibi Çankırı Yâren Meclisi’nin sırf bir kış eğlencesi olarak bakılmasının da yanlış veya eksik bir görüş olduğunu ortaya koyar.
4. Kültürel ve ahlaki değerleri yaşatmak
Ocakların yapısal özelliği ve amaçları, sık sık da tekrarını ettiğimiz gibi, Türk kültürü içinde sosyal hayatın getirdiği değerleri bünyesinde toparlayarak toplu ve bireyler bazında hayata geçirmek, altyapısını oluşturmak, gündelik hayatın içerisine sokmak ve sıkı bir disiplin anlayışı içinde kalıcılığını sağlamak ve bu uygulamayı benimseme ve benimsetme amacını taşır. Daha işin başında yani ocağın kuruluş aşamasında öne çıkan değerler ve bu değerler çerçevesinde bir kişilik ve kimlik taşıyan insanların birlikteliği ön plandadır.
Nedir bu değerler?
1- Ahlaki yönden donanımlı olmak.
2- Belli bir ekonomik yeterliliğe sahip olmak.
3- Toplum içinde oturmuş bir kimliğe sahip olmak.
4- Türk milli kültürünü benimseyip, sosyal hayatını bu inanç ve ahlaki değerler doğrultusunda bizzat yaşmak ve yaşatmak.
Ocak yakan bir yâren, en azından kendi çevresi içinde sosyal, ahlaki ve gelenek – göreneklere itina ile bakan, büyüğünü küçüğünü bilen, bulunduğu ortamda kabul gören veya bu özelliklere meyyal olmanın yanında kulağına söz giren, söz tutan ve sözü dinlenen, sözünde duran bir kişiliktir. Bu meziyetlere haiz kimseler Çankırı Yâren Meclisi kurma teşebbüsünde bulunabilir, ocağa kabul edilebilir ve ocak yakabilir.
Her yâran, geleneği geleceğe taşıyan bir kültür elçisidir.
1- Ahlaki yönden donanımlı olmak
Çankırı Yâren Meclisi, Türk milli kültürünün başta gelen özelliklerine değer veren bir yapı sergiler. Aynı zamanda siyasi, askeri, sosyal, kültürel hayata dair uygulamaları ile Ahlaki ve sosyal yönden yüksek seviyede donanımlı bir yapı göstermektedir. Bu konuların benimsenmesi, gerçekte sosyal hayatta günlük yaşantının içine sokulması ve en önemlisi de hayata aktarılıp yaşanması önemli bir özelliktir. Bunu ileri gelen Büyük Başağa, Küçük Başağa gibi yöneticiler de dâhil olmak üzere bütün yarenlerin benimsemiş olmaları önemlidir. Esas önemi ise şehirde her dönem istikrarlı bir devamlılık göstermesi ve sosyal hayatı işaret etmesidir. Türk kültürünün özünü teşkil eden esasları sosyal hayatta birebir yaşatmak, halk ile sıcak ilişkileri ayakta tutmak, bu konuda da halkla içiçe yaşamak gibi hasletleri ile ocakların benimsenmesi, yarenlerin de aynı şekilde özverili bir şekilde kabul görmesini de sağlamıştır.
2- Ekonomik yeterliliğe sahip olmak
Çankırı’da yâren ocağı kurmayı aklına getiren birisi, ilk önce çok iyi anlaştığı bir veya birkaç arkadaşına konuyu açar ya da bu tür arkadaş gurubu günlük sohbetlerinde gayriihtiyari konu açıldığında bu fikir üstünde durur; yakın çevrelerindeki arkadaşlarını da konudan haberdar ederek yola çıkarlar. Bu konuda ilk adımı astarken ahlaki, davranışlarında samimi, sosyal hayatlarında halkın eleştirilerine maruz kalmamış ve kalmayacak bir kişiliğin yanında bu iş için ekonomik durumunun yeterliliği de göz önünde bulundurulur.
Ekonomik yeterlilik Büyük Başağa ile Küçük Başağa seçilirken üzerinde titizlikle durulan bir konudur. Özellikle Küçük Başağanın Büyük Başağadan çok daha zengin olmamana dikkat edilir. Bunun sebebi ise başağalar ocak yaktıklarında yeme, içme ve diğer harcamalarda sınır kalkar; bir de Küçük Başağa’nın ocağında yaptığı harcamaların iki katı fazlasını Büyük Başağa yapmak zorundadır. Hal böyle olunca da Küçük Başağa’nın Büyük Başağayı iflasa sürüklemesine yol açabilir ki, Çankırı’da zaman zaman bunun tekerrür ettiği anlatılan konular arasındadır. Ocağa giren yaren ağalarının da ekonomik durumunun iyi olması gerekmektedir. Her ne kadar ocak kurulurken bütün yâren ağaların ekonomik durumu düşünülüp, ocak süresince yiyecek ve içeceklerin ekonomik boyutu hesaba katılarak karar alınsa bile, diğer zamanlarda yaren ağayı zorda bırakacak bir uygulamaya yer verilmediği gibi, bu durumda yani durumu kritik olanlar zaten bilinirse ocağa yaren ağa olarak alınmazlar.
Sonuç olarak; Bütün bunlar da yaran ocağına girecek olan insanlarda aranan vasıflar arasında ekonomik boyutun da önemini ortaya koymak bakımından açık ve net olarak görülür.
Ekonominin öne çıktığı bir diğer husus da yaran ocağında alınan cezalarda karşımıza çıkar. Bu da erkân edilen yaren ağanın bütün yarenleri hamama ısmarlaması, ziyafet çekmesi, yareni tıraş ettirtmesi gibi cezalardır. Bu durum da yarenlere belli boyutta bir ekonomik külfet getirir. Yani sözün özü, ekonomik bakımdan durumu iyi olmayan insanlar yaren olamaz ve kurulan ocaklarda da kabul görmezler.
3- Toplum İçinde Oturmuş bir kimliğe sahip olmak
Kişi, evinde / aile içinde olsun, toplum içinde olsun sakin tavrı, etrafına neşe saçan güler yüzlü ve güzel sözlü, sözünün eri, büyüğünü sayan ve hatta küçüğünü bile seven ve sayan, oturup kalktığı yeri bilen, çevresinde ona keza sevilen ve sayılan bir kişi olmalıdır. Temiz ahlaklı, ekonomik bakımdan kimseye muhtaç olmayan bir durumda olmalıdır. Aslında bu ve daha fazlasını da bünyesinde toplamış olan, “aile terbiyesi almış” sözüyle örtüşen bir insan olmalıdır. Zaten hayata yeni atılan ve artık toplum içine çıkan delikanlıların da biran önce yaran ocağına girmesini isteyen Çankırılı ana – babalar, ocakta çocuklarının pişmesini, sözünü – özünü bilmesini, sabrı, cesareti ve toplumda ya da kalabalık ortamda nasıl davranması gerektiği konusunda bilgi ve beceri sahibi olmasını sağlamak amacını taşır.
4- Türk milli kültürünü benimseyip, sosyal hayatını bu inanç ve ahlâki değerler doğrultusunda bizzat yaşamak ve yaşatmak
Yâren ocağına giren yârenler, ilk etapta ocak kuralları olarak algıladığı askeri disiplin içinde sosyal hayatta öne çıkan ahlaki ve sosyal değerleri yaşamaya başlar. Bunu önce ocak disiplini gibi algılamalarına rağmen, daha sonra sosyal hayatın, birlik ve beraberlik içinde toplum yaşantısında geleneksel yaşantının içinde yer alırlar. Aslında toplumsal yapının kendilerine yüklemiş olduğu rol modelliği benimseyip hayatında da uygulama safhasına girmiş olur. Dolayısı ile Türk milli kültürünün özünü teşkil eden değerleri benimsemekle kalmayıp güncel hayatta uygulama ve kendi ahlaki ve sosyal değerler kapsamı içinde kendi hareket kabiliyetini bu yöne kanalize etme gayretine bürünmesidir. Onun bu pozisyonu ileti bir safhaya ulaştığında yani ocak yakma zamanı bittiği halde de bu davranış kalıpları içerisinde hayatını sürdürür. Yani Çankırı Yâren Meclisi’ adlında bu açıdan bakıldığında üç aylık ocak yakma zamanı ile ilgili değil, ömür boyu hayatında uygulayacağı ahlaki ve sosyal yaşantı zincirini de oluşturan bir sosyal kurum, bir okul gibidir. Çünkü Çankırı Yâren Meclisi’nde ocak yakan bir yaran, ömür boyu birlik beraberlik içinde geçen sosyal yapının toplum yapısında iyileştirme ve sıhhatli bir hayatı da benimsemiş olurlar.