ÇANKIRILI ÂŞIK DURMUŞ
Uzun süredir uğramadığım bir arkadaşın yanına uğramak istedim. “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” derler ya, ben de bir bardak çayını içeyim istedim.
İyi ki uğramışım. Biz oturduk, hoş beş derken kapıdan birisi peyda oldu. Çekinerek içeriye baktı, kolaçan etti ve aynı ürkek bakışlarla selam vererek karşımıza dikildi. “-Ben aşığım!.” dedi. Çankırılı imiş. Sonra da: “Beni bir dinler, tanıtır mısınız?” diye sordu. Heyecanı her halinden belli oluyordu.
Birkaç defa arkadaşımın ısrarına rağmen oturmadı. Ben de onayladıktan sonra oturdu. Bir müddet sohbet ettik. Kendisini tanıttı. Sazını kucaklamış oturuyordu.
“-Âşık şu sıkıca kucakladığın sazı bir dillendir bakalım, bize neler söyleyecek?” dedim.
Hastahanede yatmış. Onunla ilgili bir parçası varmış. “-Kendim yazdım, kendim besteledim. Onu okuyayım.” dedi.
Derdim çoktur kimlere diyeyim
Çok başıma geldi nasıl sayayım
Öldürsem kendime nasıl kıyayım
Azdı yaralarım değme doktor bey
Hep tuttuğum dallar elime geldi
Mevlam bu derdi hep bana mı verdi
Korkarım Azrail beni de gördü
Gelmeden derdimden kurtar doktor bey
Böyle böyle benim halim n’olacak
Her şeylerde arzularım kalacak
Elbet bu ölüm bana da gelecek
Yaralı gönderme beni doktur bey
Adım Âşık Durmuş derdim tükenmez
Gidenler dünyaya bir daha gelmez
Zenginler dünyada hiç zorluk görmez
Hakkını helal et bana doktur bey
Çok heyecanlanmıştı. Kaş altından çekine çekine bakıyordu. Çalarken ellerinin titrediğini görüyordum.
“-Eline sağlık Âşık” dedim. Teşekkür etti.
“-Ustan var mı?” diye sordum.
“Ustam vardı. Ankara’da duruyordum. Biraz da dertliydim. Gittim bir saz aldım. Dertlendikçe acılarımı sazla paylaşırım dedim. Biraz da merak vardı tabi.
Sazı aldım, kendi kendime çalmaya çalışıyorum olmuyor. On, on beş gün oldu. Bir şey yapamıyorum. O zaman bir inşaat işinde çalışıyordum. İşe gelip giderken, bir dükkânın önünden geçiyorum. Dükkânda saz asılı, görüyorum. Bir gün sazımı elime aldım, kapıdan içeri girdim. Bir adam vardı dükkânda. Selam verdikten sonra:
“-Ben bu sazı aldım ama usta, çalamıyorum. Bana saz çalmayı öğretir misin?”
Osman Usta: “-Öğretirim tabi. Yeter ki sen öğrenmek iste.” dedi.
“-Ama benim param yok, bedava öğreteceksin.” dedim. Kabul etti.
Bu olaydan sonra on beş, yirmi gün kadar gittim. Osman Usta hem saz yapıyordu, hem de bana şöyle yap, böyle yap diye gösteriyordu. Çalıştığım için daha fazla gidemedim. Zaten ondan bir müddet sonra da Çankırı’ya döndüm. Kendi kendime çalıp, söylemeye başladım. Dertlendikçe sazı elime aldım. Hala çalıp söylüyorum.
Yiğit lakabıyla anılırmış. Çankırılı Âşık Durmuş diye imza atsam da, Adım “Âşık Durmuş Yayılkan”, Çankırılı hemşerilerime kendimi tanıtmak istiyorum. Lakabımız “Körmehmedin Torunları” derler diyor.
Âşık durmuş, Çankırı Belediyesinde çalışmış. Sonra buradan emekli olmuş. “-Geçim sıkıntısı. Çalışmak zorundaydım. Saza o zamanlar fazla zaman ayıramadım. Ama artık sıra bunda” diyor. Hem biraz parmakları da hızlanması lazımmış.
Günler geçtikçe bitiyor ömür
Bir gün bu Azrail bize de gelir
Bütün malın mülkün burada kalır
Yalınız yollara gidene benzer
Hayatta iyi ol dürüstlük takın
Kimseye düşmanlık eyleme sakın
Üzerine alma bir de kul hakkın
Verdikçe ödenmez borcuna benzer
Abdestini alıp kılarsın namaz
Suç günah işleme olma yaramaz
Ahirette işkenceden kurtulmaz
Kapana kısılmış tavşana benzer
Adım Âşık Durmuş durmaz gezerim
Kendim çalar söyler kendim yazarım
Benim de kazılır bir gün mezarım
Misafir gelip de gidene benzer.
Bir de çok iddialı. “Çankırı’nın adını da duyurmak lazım. Yakında televizyonlara da çıkacağım inşallah.” diyor.
Kolay gelsin âşık. Haydi hayırlısı…
NOT: Durmuş Yayılkan (Âşık Durmuş): 1952 yılında Çankırı’nın Yapraklı ilçesine bağlı Düzankara köyünde doğmuştur. Anne babasını küçük yaşta kaybeden aşık Ankara Şentepe’de bir şantiyede çalışırken camekânında saz asılı olan Osman usta ile tanışır ve ondan saz çalmayı öğrenir. Ancak şairin şiir ve âşıklık geleneğiyle tanışması kendisi de bir aşık olan dayısı Mehmet Gökdaş sayesinde olur. Çanakkale ve İstanbul’da iki yıl askerliğini yaptıktan sonra 1976’da Çankırı’ya dönen aşık, bu dönemde rüyasında gördüğü bir askerin elinden badesini içer. Aşığın bundan başka rüyasında gördüğün başka bir kızın elinden ikinci bir bade içtiği de bilinmektedir. 1980 yılında Belediyede çalışmaya başlayan aşık 2002 yılında buradan emekli olur.
Sadık SOFTA
Eğitimci / Şair / Yazar