
DİN – AKIL – AHLÂK İLİŞKİSİ,
DARÜLHARP KONUSU
Mâturîdî‘ye göre; Allah;
- Akılları, fiilleri değerlendirecek şekilde yaratmış;
- Her güzel fiilin güzelliğini, çirkinin de çirkinliğini aklın kavrayacağı şekilde kendi özlerine yerleştirmiştir.
Hikmetin [[1]] gereği olarak, akıl tarafından güzel olan “emir”, çirkin olan da “nehiy” olarak getirilmiş; güzelin yapılması, çirkinden de kaçınılması bildirilmiştir.
Güzel-çirkin konusunda vahiyle bildirilen emir ve nehiyler, akılla varılan kanaatlerin (akıl aracılığıyla bilinebilen ahlâkî değerlerin) dini formlarıdır. Dolayısıyla vahiy ulaşmayan birey güzeli ve çirkini aklıyla bilebilir. Dinin bunları bildirmesi bir teyit ve tekittir. Ancak bireyin bunları ayrıntılarıyla bilmesi ya vahiyle (bir peygamberin haber vermesiyle) ya da ciddi bir tefekkürle mümkün olabilir. Bunun için de Allah, insana yol gösterici olarak akıl nimeti yanında Kur’an ayetleri ve Peygamber de göndermiştir.
İnsandaki ahlâkî duygunun (yatkınlığın) vahiy ile başlamadığı, ancak vahyin zaten mevcut olan bu duyguyu pekiştirdiği söylenebilir. Bu sayede bireyin ahlâkî yetkinlik elde etmesine zemin hazırlanır. Bu ahlâkî yetkinlik, öncesinde hazır bulunan ahlâkî yatkınlıkla daha kolay oluşur.
Ahlâkî yetkinliğe sahip olmayan (ahlâksız) dindar, kendince yaptığı ahlâksızlıklara dinen kılıf arar. Dini yanlış yorumlayanların görüşlerinden işine gelenlere sahip çıkar. Bu tipler, kendi dininden olan samimi dindarları bile kâfir ilan edecek kadar ileri gidebilirler. Günümüzde Ülkemizi “darülharp yeri” [[2]] kabul ederek her türlü ahlâksızlığı, yolsuzluğu yapan zihniyetteki insanlar bu gruba dâhil edilebilir. Bu tip ahlakî boyuttan yoksun ve darülharp anlayışına sahip bu kişilere göre, dinen günah olan bir şeyle, ahlaken kötü olan arasında bir ilişki görülmez. Bunlar için örnek vermek gerekirse:
- Kâfir ülkesi kabul ettikleri ülkenin malını, mülkünü yemek, talan etmek, içini boşaltmak hak ve helaldir.
- Çaldıkları, hırsızlık mal değil, ganimettir.
- Yok ettikleri milletin hazinesi değil, küffarın kasasıdır.
Bu bahsettiğim anlayışlarına, din ve ahlâk kurallarına aykırı olan pek çok ilaveler yapılabilir.
Buna karşılık ahlâkî yetkinliğe sahip bir dindar için “iyi” bir fiil “sevap” bir fiilken, “kötü” bir fiil de “günah” bir fiildir. Yalan söylemek ve haksız-hukuksuz yere milletin malını talan etmek bu anlamda onun için sadece kötü değil, aynı zamanda günahtır. Çünkü, o yalan söylemiş olmakla ve yaptığı talanla Allah katında da bir suç işlemiş olduğuna inanır. Böyle bir dindar için ahlâk kurallarını çiğnemenin ahlâk düzeyindeki karşılığı “ahlâksızlık”, inanç düzeyindeki karşılığı ise hem “ahlâksızlık” hem de‚ ”Allah’a isyan”dır. Allah katında makbul olanı bu tür, dindarlıktır (İbiş, 2015).
21.03.2025
Gürbüz MIZRAK
Araştırmacı / Yazar

KAYNAKLAR
İBİŞ, Fatih. 2015. MÂTURÎDÎ’DE İMAN-AHLAK İLİŞKİSİ. KELÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ. Cilt: 13, Sayı: 2, 2015 Sayfa: 717-734.
KUTLU, Prof. Dr. Sönmez. 2003. “Bilinen ve Bilinmeyen Yönleri ile İmam Mâturîdî”, İmam Mâturîdî ve Maturidilik (ed. Sönmez Kutlu), Ankara: Kitâbiyât, s. 17-55.
KUTLU, Prof. Dr. Sönmez. 2011(a). TÜRKLER VE İSLAM TASAVVURU. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) Yayınları.
KUTLU, Prof. Dr. Sönmez. 2011(b). MÂTURÎDÎ AKILCILIĞI VE GÜNÜMÜZ SORUNLARINI ÇÖZMEYE KATKISI. e-makâlât Mezhep Araştırmaları, II/1 (Bahar 2009), ss. 7-41
MIZRAK, Dr. Gürbüz. (2017), MÂTURÎDÎLİK / İslam’ı, Vahiy ve Aklın Işığında Anlama, Anlatma Gayreti. Berikan Yayınevi, Ankara (Not: Elektronik formatı 05327745450’yi arayarak temin edilebilir.)
[[1]] Kâinattaki ve yaradılıştaki İlâhî gaye.
[[2]] Kendilerince kâfir ve gayr-i İslâmî hükümlerin hâkim olduğu yer olarak saydıkları yer, ülke.