DOĞUM ORANI
Görünen köy kılavuz istemez. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Ülkede doğum oranı yüzde ikinin altına düşmüş. İşsiz, özellikle genç işsiz oranına, asgari ücrete, enflasyona, ev kiralarına bakın, doğum oranlarıyla aralarındaki yakın ilişki öylesine açık ki, derinliğine başka araştırmalar gerektirmiyor.
Gençler evlenemiyor, devamlı ve yeterli gelir sağlayan bir işe sahip olmayana kimse kız vermiyor. Eskiden bir yatak, bir tencere, bir tavayla evlenilir; “Yörük göçü, gide gide düzelir.” atasözündeki gibi zamanla geri kalanlar tamamlanırdı. Günümüzde her şeyin tam olması isteniyor. Bu da çok normal. Ülkenin ileri gittiğine, G20 içinde yer aldığına, AB’ye girecek düzeyde olduğuna inanıyorsanız insanların belli bir refahı aradığını, çağdaş yaşama kültürünün yerleştiğini de kabullenmelisiniz.
Evlenebilenler ikinci bir çocuğun yükünden kaçıyor. Geçim sıkıntısı boşanmaların en önemli sebebi. Tek maaşla geçinilemiyor; iş bulabilen kadın çalışmak zorunda. Ama bunu destekleyen hiçbir uygulama yok. Bakıcı, kreş maaşı götürüyor; çalışmanın önemi kalmıyor. Bakacak büyükanne ya da bir aile bireyi yoksa çocuk yapmaktan kaçınılıyor. Tek çocuklu aileler çoğaldı.
Siyaset, bunun baş sorumlusudur. Özellikle ekonominin sarsılması, yüksek enflasyon insanları zorluyor. Asgari ücretli de olsa iş bulabilmiş, evlenirken ev kiralamak zorunda olan bir gencin kiralardaki artış dikkate alındığında evlenebilmesi; eskaza evlendiyse, çocuk yapabilmesi mümkün mü?
Doğum oranının kritik eşiğin altına düşmesi, ülke nüfusunun azalmaya başlaması demektir. Dahası, nüfusun büyük bölümünün yaşlılardan oluşacağını gösterir. Bu durum aynı zamanda çalışan nüfusun azalmasına yol açar. Sadece emeklilik konusu ele alındığında bile emeklilerin çalışanlardan fazla olması demektir. Ne çalışanın ne emeklinin geliri yeterli olmaz.
Bir ülkenin nüfusu, ulusal savunmasının en önemli gücüdür. Eşit gelişmişlikteki iki ülke arasında her alanda ortaya çıkacak çatışmalarda nüfusu yüksek olan ülke avantajlıdır. Nüfusun azalması ve yaşlanması çok önemli bir beka sorunudur.
Şimdi bunu görüp tehlikeye dikkat çekenler, şunu da mutlaka biliyor olmalı: Suriyeli sığınmacılarda yüzde beşin üzerinde olduğu söylenen doğum oranının yukarıda belirtilen nüfus azalması sorunuyla birlikte ele alındığında ne gibi sonuçları olacaktır? Bunu mutlaka öngörmüşlerdir. Bunun için uzun araştırmalara, büyük zekaya ihtiyaç var mı?
Doğum oranı tehlikeli düzeye inmişse, insanlara daha çok çocuk yapmalarını söylemek çözüm olmaz. İnsanlar sözlü teşviklere pek az uyarlar, somut destekler ararlar. Bir şeyin yapılmasını istiyorsanız onun önündeki engelleri ortadan kaldırmalı, başarı için gereken ortamı sağlamalısınız.
Benim üçüz torunum var. Annelerinin de babalarının da mesleği iyi. O çocukların ihtiyaçlarını karşılamak, iyi bir eğitim almalarını sağlamak için neler çektiklerini, ne fedakârlıklara katlandıklarını çok iyi biliyorum. Pek az insan o imkanlara sahiptir. Olmayanlara Allah yardım etsin.
Nüfus artışı için çok çocuk da geleceğimizin aydınlık olması için tek başına yeterli değildir. Nüfusun nitelikli olması gerekir. Bu; ancak sağlıklı, yeterli, doğru bir beslenmenin yanı sıra iyi bir eğitimle olur. Niteliksiz, eğitimsiz nüfus kalabalığı, bir ülkenin geleceğini karartır.
Günümüzde üç dört çocuklu, asgari ücretli bir çalışanın o çocukların asgari ihtiyaçlarını karşılaması, iyi bir eğitim almalarını sağlaması mümkün değildir. Bu durum, ortaya çıkan beka sorununu katlamaktadır.
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist