
HOCALI KATLİAMI
Hocalı kasabası konumu itibariyle Dağlık Karabağ’ın en stratejik tepelerindendir. Bu nedenle Ermeni kuvvetleri için önemli bir askeri hedefti. Kasaba Ermenilerce aylarca top ateşine tutuldu, abluka altına alınarak etrafıyla bağlantısı kesildi. Katliamın gerçekleştiği tarihlerde daha önceden kaçanlar dışında kasabada 3 bin civarında Azerbeycan Türkü bulunmaktaydı. İsyancı Ermeni kuvvetleri, Sovyetlerin Hankenti’ndeki 366. Mekanize Alayı’nın da desteğiyle 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gecede Hocalı’yı işgal ederek 83 çocuk, 106 kadın ve 70’den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 kişiyi katlettiler. Ermeni katiller isyancı dedelerine layık olmak için ellerinden geleni yapmışlar, tıpkı onlar gibi hamile kadınlara ve çocuklara vahşet uygulamışlar, öldürdükleri insanların gözlerini oymuşlar, cesetlerini yakmışlardı.
Eylemlere katılanların itirafları ve diğer görgü tanıklarının ifadeleri, Hocalı’da yapılanların Birleşmiş Milletlerin soykırım kriterlerinden sayılan ve “nefret suçu” ve “toplu katliam” kapsamlarına girdiğini göstermiştir:
- Hocalı’nın işgaline katılan eski ASALA eylemcilerinden Monte Melkonyan, gördüklerini yaşadıklarını anlattığı hatıratında “İşgalin ve burada yapılan katliamın stratejik bir hedef olması yanında, aynı zamanda bir öç alma eylemi” de olduğunu itiraf etmiştir.

Hocalı’da Ermeni katiller tarafından katledilen çocukların bir kısmının resimleri.
- Hocalı’nın işgalinde toplu kırım yapılmıştır. Saldırıda ölenlerin sayısı Azerbaycan Cumhuriyeti resmî kaynaklarınca toplam 613 kişi olarak bildirilmiş ise de kayıplar dâhil edildiğinde katledilen toplam Azerbaycanlı sayısının 1300 kişi olduğu tahmin edilmektedir. İsyancı Ermenilerin geçmişteki sicilleri dikkate alındığında “gelecekte kayıp kişilere ait cesetler kim bilir hangi toplu mezarda bulunacaktır”.
- Nitekim bu katliamı yaşayan ve sonra Beyrut’a yerleşen Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan’in yazdıkları, maalesef bizim kanaatlerimizi doğrulamaktadır. Bu gazeteci, “For the Sake of Cross” (Haçın Hatırı İçin) isimli kitabında şu satırları aktarmaktadır: “Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın Hatırı İçin savaşa devam ettiler“.
Hocalı’da yaşanan bu katliama Birleşmiş Milletler gerekli reaksiyonu ortaya koyamamış, etkili tedbirler alamamıştır. Buna karşı içerisinde Türkiye’nin de yer aldığı gruplar konuyu telin edici, kınayıcı tepkilerini göstermişlerdir:
- Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyeleri, Arnavutluk, Azerbaycan, Birleşik Krallık, Bulgaristan, Lüksemburg, Makedonya, Norveç ve Türkiye tarafından yayımlanan 324 No’lu Avrupa Konseyi Bildirgesi’nde; “Ermeniler tüm Hocalıları katlettiler ve tüm şehri harap ettiler” ifadesi geçmiş;
- İnsan Hakları İzleme Örgütü, Hocalı Katliamı’nı “Dağlık Karabağ‘ın işgalinden bu yana gerçekleşen en kapsamlı sivil katliam” olarak nitelendirmiş;
- Meksika Senatosu, Pakistan Senatosu, Kolombiya Parlamentosu, Çek Cumhuriyeti Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi ile ABD’nin Teksas, New Jersey, Massachusetts, Georgia eyaletlerinde kabul edilen kararlarda Hocalı Katliamı “soykırım” olarak vasıflandırılmıştır.
Bu katliamın emirlerini verenlerden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, maalesef ödüllendirilircesine önce başbakan daha sonrada Ermenistan Devlet Başkanı yapılmış, diğer sorumlular da Ermenistan’da üst düzey yönetimlere getirilmiştir.
Uluslar arası platformlarda Azerbaycan lehine alınan kararlara rağmen herhangi bir olumlu adım atılmamış; Azerbaycan ile Ermenistan arasında anlaşmayı sağlamak amacıyla Rusya, ABD ve Fransa’nın oluşturduğu AGİT Minsk Grubu, problemi çözmek yerine 27 yıldır Azerbaycan’ı oyalayan bir yöntem izlemiştir.
Ulus devlet inşasını olgunlaştırıp ekonomisini geliştiren Azerbaycan, ordusunu modernize etti, attığı doğru adımlar ve yürüttüğü projelerle “kendi göbeğini kendisi kesecek” güce ulaştı. Bu süreçte kardeş Türkiye Cumhuriyeti’nin Azerbaycan’a sağladığı teknik destek ve bilgi paylaşımının da önemli katkıları olmuştur.
Azerbaycan’ın, Ermenistan’ın saldırgan tavrının kırılması ve işgal altındaki topraklarının kurtarılması için savaş dışında bir seçeneği kalmamıştı. Askeri ve ekonomik yönden güçlenmiş, içeride düşmanına karşı millî birliğini sağlamış Azerbaycan, topraklarını kurtarmaya hazırdı. Bunun için son bir fırsat ve Uluslararası konjüktürün uygun olacağı bir zaman bekleniyordu.
Ermenilerin 27 Eylül 2020 tarihinde Azerbaycan’ın sivil yerleşim yerlerine saldırması bardağı taşıran son damlalardan oldu. Bu tarihte başlayan savaş 44 gün sürdü.
Yapılan çatışmalarda “ Hocalı’nın Rövanşı” alınmış sayılabilir. Azerbaycan topraklarının Ermeniler tarafından işgali sırasında, Dünyanın değişik yerlerinden Ermenistan’a yardıma gelen profesyonel katiller Hocalı’da soykırım yapmışlardı. Büyük ihtimalle bu katillerden çoğu yine Karabağ Savaşında Ermenistan’a yardıma gelmiş ve ilahi adalet tecelli edip çatışmalarda Azerbaycan silahları ile öldürülmüş olabilirler.
Kazanılan zafer ve sonrasında yürütülen politikalarla Azerbaycan Ermeni işgali altındaki topraklarını kurtardı.
06.03.2025
Gürbüz MIZRAK
Araştırmacı – Yazar

KAYNAK: Gürbüz Mızrak, 2024. Aldatılan Kimlik İsyancı Ermeniler. ISBN: 978-625-00-1838-5


