10 Aralık 2024

2 thoughts on “KOMUTANLIKTAN ÖNDERLİĞE

  1. Değerli Komutanım, adlarını yâd ettiğiniz Necip TORUMTAY, Kemal YAMAK, Hikmet KÖKSAL Paşalar; yüksek düzeyde liyakatli, önderlik özellikleriyle temayüz etmiş, samimi aydın insanlardı.
    Sizin yaşadığınız hatıralara benzer, pek çok hatıraları ben de yaşadım. Necip TORUMTAY ve Kemal YAMAK Paşalar, denetlemek amacıyla benim de derslerime girdiler. Hem de pek çok kez. Her gelişlerinde, yüksek samimiyet ve önderlik vasıflarını gözlemlemekten büyük manevî zevk alırdım.
    Bir denetleme dersini hiç unutmuyorum. KKK Komutanı Orgeneral Muhittin FİSUNOĞLU idi. 1990 veya 1991 yılının Mayıs ayının son haftası Perşembe günü idi. Cuma günü öğrencilerimiz yıl sonu karnesini alacaklardı; yani öğretim yılının son gününden bir gün önceydi.
    Perşembe günü, benim hiç dersim yoktu. Muhittin Paşa’nın yeğeni Ceyhun FİSUNOĞLU Üstğm. Rütbesinde okulumuzda Planlama subayı idi. Her denetlemede olduğu gibi, sabah saat 8’de odama geldi, “Ahmet Üstğm’im denetleme dersine girecekler.” Dedi, Ben de cevaben “Ceyhun, bugün dersim yok.” dedim. “Haa, öyle mi, tamam.” dedi ve gitti. Ama diken üstünde oturuyorum. Nitekim 3-4 dakika sonra tekrar geldi. “Ahmet Üstğm’im dersinize girecekler.” dedi. Ben de yine, “Ceyhun, demin dedim ya, benim bugün dersim yok.” dedim. Aldığım cevap şu idi: “Olsun, …… Üstğmenin dersini ve öğrencilerini sen alacaksın. Senin dersine girecekler.”
    Hemen, ders dosyamı aldım, o sırada koridorda denetleme ekibi kalabalık bir biçimde bir odaya giriyorlardı. Yanlarından dikkatlice geçtim, üst kata çıktım, bana gösterilen sınıfın kapısını çaldım, ders öğretmeni de bilgilendirilmiş ki, hemen dersten çıktı, ben öğretmen masasına geçtim, “Çocuklar hemen Edebiyat kitaplarınızı çıkarın, birisi tahtaya gelsin; konuyu ve ders amacını yazsın.”
    der demez Muhittin FİSUNOĞLU, ekibi ve Okul yönetimi sanki beni takip ediyorlarmış gibi çat kapı sınıfa girdiler. Tekmili verdim, esas duruşta bekliyorum. Muhittin Paşam, şahsımla ilgili olmayan, anlatmak istemediğim bazı özel soruları öğrencilere ve Okul yönetimine sordu. Ben hâlâ esas duruşta bekliyorum. Sonra bana yöneldi, “Üsteğmenim, ders planını göreyim.” dedi. Dosyayı açtım, ders planı dosyada yoktu. Yılın son gününden bir gün önce ve benim dersim değil, dolayısıyla planı dosyadan çıkarmıştım. Muhittin Paşa, Üsteğmenliğimi bıraktı “Ya, bu hocanın planı yok.” dedi. Ve çıktılar sınıftan…
    Bekliyorum ve haritadan vilayet beğeniyorum. “Beni artık, pasif bir göreve gönderirler.” diye düşünüyorum. Denetleme bitiminde, Planlama Şube Müdürü, Yzb. Sefer DEMİRCİ idi. Gözleme, göreve düşkün çok değerli bir subaydı. Astlarını koruma ve yararlarını gözetlemede de çok yeterli idi. O başta olmak üzere, okulda görevli liyakatli ve ferasetli pek çok komutan, güçlü ihtimal KKK’yı iyice bilgilendirdiler diye düşünürüm.
    Öğretim Başkanı, odasına çağırdı. İlk sözü şu oldu. “Kıymaz, eşofmanların yanında mı?” Sonrasında devam etmişti. “Kıymaz, sana ceza vermek istemiyoruz. Çünkü, sende hata yok. Biz, seni görevlendirdik, sen de emre itaat ettin. Dersin olmamasına rağmen, derse soktuk. Ama, bu durumu üstümüze tam anlatamadık. Sana ‘3 gün göz hapsi’ cezası vereceğiz.”
    Yeni görev atamasına kesin gözüyle bakıyordum; ama “3 gün okulda kalma” cezasını uygun gördüler. O gün, aynı akıbete maruz kalmış bir Üsteğmen arkadaşım daha vardı. Allah, rahmet etsin, bir trafik kazasında vefat etmişti. Tarık ÖNDER… Onunla 3 gün, okulda birlikte kalmıştık.
    Demem odur ki, Türk Ordusu ve mensupları medeniyetler birikimine sahip, önderlik nitelikli çok güçlü bir ordudur. Bağrında, olumsuz nitelikli mensuplarını ya barındırmaz ya da zaman içinde yontar ve “adam” eder. Böyle bir ordunun şerefli üniformasını giymiş olmaktan her zaman büyük şeref duydum.
    Ahirete irtihal etmiş bütün komutan ve dostlarımı rahmetle yâd ederim. Hayatta kalanlara da sağlıklı, huzurlu uzun yaşam dilerim.

  2. Özellikle kıta hayatımda pek çok benzerini yaşadım. O yılların imkansızlıkları içinde sıkıntımız çoktu. İkmal kanallarından gelmeyen, acil ihtiyaç duyulan birçok malzemeyi, birlik imkanlarıyla imal etmeye, üretmeye çalışır; eksiğimizi giderirdik. Komutanlar, aynı yollardan geçtikleri için sıkıntımızı bilir, yine de gevşemeyelim diye fırçayı basarlar, mazeret kabul etmezlerdi. Komutanların uzun yıllara dayanan deneyimleri nerede neyin eksik olabileceğini bilmelerini sağlardı. Biz o özelliğe “Komutan, şeytanını yanında taşır.” derdik. Sanki şeytan nerede bir eksik varsa komutanın kulağına fısıldardı. Yirmi araçtan sadece birinin kornası çalmıyordur. Komutan onu gösterip korna çalmasını ister. Yine de çok güzel günlerdi. Selam, sevgi, saygılar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir