KOMUTANLIKTAN ÖNDERLİĞE
Teğmenler konusundaki gelişmeler, bana yaşadığım yüzlerce deneyi hatırlattı. Bunlardan birini anlatmadan önce, kısaca komutanlık ile önderlik kavramları üzerinde duracağım.
Komutanlık, bir askerin rütbesine uygun görev konumudur. Devlet tarafından verilir. En küçük birlik manganın da en büyük birlik ordunun da yöneticisi bir komutanı vardır. Önderlik, kişinin davranışlarıyla kazanacağı, astları tarafından varlığı onaylanan bir niteliktir. Her komutan önder olamaz. Komutana yasalar gereği boyun eğilirken, öndere gönülden boyun eğilir. Bir komutan, iyi bir önder olduğunu kanıtlamadıkça astlarının tam güvenini kazanamaz.
Astlarının onayını almak hiç de kolay şey değildir. Çok babacan olarak sevgi kazanacağını sananlar yanılır. Görevde ödünsüz ve sert olunurken bütün sıkıntıları paylaşmak gerekir. Sizin de aynı zorlukları yaşadığınızı gören astlarınız, her zorluğa katlanır. Astlarınız en zor anlarda hayatlarını size teslim edebileceklerine güvenmelidirler. Bir TV dizisinde senarist önderliği çok güzel örneklemiş. Pusuya düşmüş, düşmanla çevrili bir birlik, siperde iki er konuşuyor. Birliğin eskisi usta er, birliğe yeni katılmış acemiye “Merak etme, bizim ihtiyar bizi buradan çıkarır.” diyor. Komutanına sevgi ifadesi “ihtiyar” lakabını takmış, kurtulacağından emin. İşte, önderlik budur.
On bir yaşında askeri okula başladım, 1958-1997 arasında otuz dokuz yıl askeri üniforma taşıdım. Askerin emeklisi olmaz, sadece üniformasızı olur. Çok şanslı bir insanım. Görev yıllarımda hep çok üstün önderlik yetenekleri olan komutanlarla çalıştım. Hepsinde tanığı olduğum bir nitelik astlarını koruma, kollama, yetiştirmede gösterdikleri özendi. Çok sert komutanlarla çalıştım. Aslında içlerinin sevgi dolu olduğunu gösteren olaylara tanık oldum. Astlarını kusurları yüzünden hemen harcayıvermek yerine, yol göstererek, sorunlarını çözümleyerek kazanmayı tercih ettiklerini gördüm.
Gelelim anıma:
KKK’da görevliyken haftada bir gün Harp Okulu’na derse gidiyordum. H.O. Komutanı Tümgeneral Hikmet Köksal (Rahmetli KKK Orgeneral H. Köksal) daha önceki görevlerimden beni tanır, ilgisini esirgemezdi. O gün derse gittiğimde Gnkur. Bşk.nın denetlemesi varmış. Dersim sırasında Gnkur. Bşk. Orgeneral Necip Torumtay ile KKK Orgeneral Kemal Yamak sınıfa girdiler. Derste benim hiçbir kusurum yokken kusurlu benmişim gibi bir durum ortaya çıktı. Çok zor bir durumda kaldım. Kendimi anlatmama imkan yoktu. Çok sıkıntılı günlerin beni beklediğini düşündüm. Nitekim, KKK Karargâhında hemen dosyam çıkarılıp incelemeye alınmış.
Tümg. H. Köksal, denetleme bitiminde öğle yemeği sırasında komutanlara benim çok iyi bir subay olduğumdan söz etmiş. Daha sonra durumu inceleyerek sorunun benimle hiçbir ilgisinin olmadığını, o gün yeni uygulanmaya başlayan mesai çizelgesinin karargâhın planlamasında gözden kaçırılmasından kaynaklandığını belirlemiş. Ertesi gün, bizzat giderek hem KKK Org. Kemal Yamak’a hem Gnkur. Bşk. Org. Necip Torumtay’a konuyu izah etmiş. Bunları emir subayı arkadaşımdan öğrendim. Sonuçta hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadım. Hatta, sonrasında çok iyi şeylerin olmasının da önünü açtı.
Mekânı cennet olsun, rahmetli komutanımın. Ben, şanslı olduğumu, hep önderlik niteliği yüksek komutanlarla çalıştığımı söyledim; ama zaten o dönemin komutanları içinde önderlik niteliği olmayan yok gibiydi.
Bugünün komutanlarında da aynı üstün önderlik niteliğini görmek, geleceğimize güven duymamızı sağlayacak, bizi mutlu edecektir. Teğmenler konusunda verilecek kararları, bu konuda önemli ipuçları taşıması açısından endişe içinde bekliyoruz.
18.11.2024
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist
Değerli Komutanım, adlarını yâd ettiğiniz Necip TORUMTAY, Kemal YAMAK, Hikmet KÖKSAL Paşalar; yüksek düzeyde liyakatli, önderlik özellikleriyle temayüz etmiş, samimi aydın insanlardı.
Sizin yaşadığınız hatıralara benzer, pek çok hatıraları ben de yaşadım. Necip TORUMTAY ve Kemal YAMAK Paşalar, denetlemek amacıyla benim de derslerime girdiler. Hem de pek çok kez. Her gelişlerinde, yüksek samimiyet ve önderlik vasıflarını gözlemlemekten büyük manevî zevk alırdım.
Bir denetleme dersini hiç unutmuyorum. KKK Komutanı Orgeneral Muhittin FİSUNOĞLU idi. 1990 veya 1991 yılının Mayıs ayının son haftası Perşembe günü idi. Cuma günü öğrencilerimiz yıl sonu karnesini alacaklardı; yani öğretim yılının son gününden bir gün önceydi.
Perşembe günü, benim hiç dersim yoktu. Muhittin Paşa’nın yeğeni Ceyhun FİSUNOĞLU Üstğm. Rütbesinde okulumuzda Planlama subayı idi. Her denetlemede olduğu gibi, sabah saat 8’de odama geldi, “Ahmet Üstğm’im denetleme dersine girecekler.” Dedi, Ben de cevaben “Ceyhun, bugün dersim yok.” dedim. “Haa, öyle mi, tamam.” dedi ve gitti. Ama diken üstünde oturuyorum. Nitekim 3-4 dakika sonra tekrar geldi. “Ahmet Üstğm’im dersinize girecekler.” dedi. Ben de yine, “Ceyhun, demin dedim ya, benim bugün dersim yok.” dedim. Aldığım cevap şu idi: “Olsun, …… Üstğmenin dersini ve öğrencilerini sen alacaksın. Senin dersine girecekler.”
Hemen, ders dosyamı aldım, o sırada koridorda denetleme ekibi kalabalık bir biçimde bir odaya giriyorlardı. Yanlarından dikkatlice geçtim, üst kata çıktım, bana gösterilen sınıfın kapısını çaldım, ders öğretmeni de bilgilendirilmiş ki, hemen dersten çıktı, ben öğretmen masasına geçtim, “Çocuklar hemen Edebiyat kitaplarınızı çıkarın, birisi tahtaya gelsin; konuyu ve ders amacını yazsın.” der demez Muhittin FİSUNOĞLU, ekibi ve Okul yönetimi sanki beni takip ediyorlarmış gibi çat kapı sınıfa girdiler. Tekmili verdim, esas duruşta bekliyorum. Muhittin Paşam, şahsımla ilgili olmayan, anlatmak istemediğim bazı özel soruları öğrencilere ve Okul yönetimine sordu. Ben hâlâ esas duruşta bekliyorum. Sonra bana yöneldi, “Üsteğmenim, ders planını göreyim.” dedi. Dosyayı açtım, ders planı dosyada yoktu. Yılın son gününden bir gün önce ve benim dersim değil, dolayısıyla planı dosyadan çıkarmıştım. Muhittin Paşa, Üsteğmenliğimi bıraktı “Ya, bu hocanın planı yok.” dedi. Ve çıktılar sınıftan…
Bekliyorum ve haritadan vilayet beğeniyorum. “Beni artık, pasif bir göreve gönderirler.” diye düşünüyorum. Denetleme bitiminde, Planlama Şube Müdürü, Yzb. Sefer DEMİRCİ idi. Gözleme, göreve düşkün çok değerli bir subaydı. Astlarını koruma ve yararlarını gözetlemede de çok yeterli idi. O başta olmak üzere, okulda görevli liyakatli ve ferasetli pek çok komutan, güçlü ihtimal KKK’yı iyice bilgilendirdiler diye düşünürüm.
Öğretim Başkanı, odasına çağırdı. İlk sözü şu oldu. “Kıymaz, eşofmanların yanında mı?” Sonrasında devam etmişti. “Kıymaz, sana ceza vermek istemiyoruz. Çünkü, sende hata yok. Biz, seni görevlendirdik, sen de emre itaat ettin. Dersin olmamasına rağmen, derse soktuk. Ama, bu durumu üstümüze tam anlatamadık. Sana ‘3 gün göz hapsi’ cezası vereceğiz.”
Yeni görev atamasına kesin gözüyle bakıyordum; ama “3 gün okulda kalma” cezasını uygun gördüler. O gün, aynı akıbete maruz kalmış bir Üsteğmen arkadaşım daha vardı. Allah, rahmet etsin, bir trafik kazasında vefat etmişti. Tarık ÖNDER… Onunla 3 gün, okulda birlikte kalmıştık.
Demem odur ki, Türk Ordusu ve mensupları medeniyetler birikimine sahip, önderlik nitelikli çok güçlü bir ordudur. Bağrında, olumsuz nitelikli mensuplarını ya barındırmaz ya da zaman içinde yontar ve “adam” eder. Böyle bir ordunun şerefli üniformasını giymiş olmaktan her zaman büyük şeref duydum.
Ahirete irtihal etmiş bütün komutan ve dostlarımı rahmetle yâd ederim. Hayatta kalanlara da sağlıklı, huzurlu uzun yaşam dilerim.
Özellikle kıta hayatımda pek çok benzerini yaşadım. O yılların imkansızlıkları içinde sıkıntımız çoktu. İkmal kanallarından gelmeyen, acil ihtiyaç duyulan birçok malzemeyi, birlik imkanlarıyla imal etmeye, üretmeye çalışır; eksiğimizi giderirdik. Komutanlar, aynı yollardan geçtikleri için sıkıntımızı bilir, yine de gevşemeyelim diye fırçayı basarlar, mazeret kabul etmezlerdi. Komutanların uzun yıllara dayanan deneyimleri nerede neyin eksik olabileceğini bilmelerini sağlardı. Biz o özelliğe “Komutan, şeytanını yanında taşır.” derdik. Sanki şeytan nerede bir eksik varsa komutanın kulağına fısıldardı. Yirmi araçtan sadece birinin kornası çalmıyordur. Komutan onu gösterip korna çalmasını ister. Yine de çok güzel günlerdi. Selam, sevgi, saygılar.