LEYLEĞİ HAVADA GÖRMEK
Türk kültüründe anlamlandırılan zamanlar ve günler vardır. Bunun içinde yer alan “leyleği havada görmek” deyimi günümüzde de yaygın olarak kullanılmakta ve anlamlar yüklenerek bu özel durum sürdürülmektedir. Anadolu’da günlük hayatın özüne yapışmış gibi duran bu söz çok sık olarak kullanılır. Bu deyimi çok gezen kişilerin kendileri için; “leyleği havada gördüm.” diyerek şaka ile karışık söylediği gibi, bir de çok gezmesi ile göze takılan insanlar için bunu ima etmek amacı ile de “leyleği havada görmüş.” ya da “leyleği havada mı gördün?” gibi soru olarak da gündeme gelir. Burada bir ince ve üstü kapalı bir iğneleme de vardır. Sorulan bireye çok gezdiğini ima yolu ile eleştirisini karşı tarafa yansıtılmış olunur.
Leylek, bahar aylarının girişinden itibaren, havaların ısınmaya başlaması ile yurdumuza gelmeye başlar. Türk dünyasında tabiatın yeşermesi ile bolluk ve bereketin geleceğine inanıldığı gibi, leyleklerin gelişi ile ilgili olarak da aynı anlayış ve inanış vardır. Bunun yanında “seni leylek getirdi” deyimi ile çocuklara da hitap eden leyleğin varlığı ve gelişi ile bebeklerin dünyaya gelişi ile de ilişkilendirilmektedir.
Leyleğin İlk Gelişi
Çankırı’da leyleğin ilk gelişinde büyük bir anlam vardır. Aslında “leyleği havada görmek” deyimi daha çok ilk gelişini görmekle ilgilidir. Bozkır Köyü’nde bu konuda; leyin ilk gelişini görmek ve hatta ağzında ne getirdiğini görmek çok önemlidir. Bu aslında Çankırı vilâyet genelinde, bilhassa kırsal kesimde ilgi çekip inanıldığı kadar, benimsenmiş olan yaygın bir fikirdir. Leyleğin ilk gelişini havada gelirken görmek, o yıl ile ilgili değerlendirme ve anlamlandırma anlayışı ve geleneği de vardır. Bu halk için genelde önemsenen bir özelliktir. Çünkü, leyleği uçarak ilk defa ağzında taşıdığı bir şeyle geldiğini görmek ve ağzındaki o maddeye göre bir anlam taşımaktadır. En yaygın olarak da; leylek ilk gelişinde ağzında bir buğday başağı varsa; o yılın çok bereketli geçeceğine ve bol ürün alınacağı kanaatine varılır. Bunun hem leyleğin gelişinde, hem de buğday başağının bolluk ve bereketi simgelediğine inanılır.
Bu konu ile ilgili sorularıma her ne kadar kaçamak cevaplar alsam da, genel anlam ve inanışa göre o yılın halk nezdinde ekonomik, sosyal ve hatta toplum, topluluk ve bireylere yönelik değerlendirmeler yapıldığı da anlaşılıyor. Konuşmalarda; “Falancanın başına bir şey gelecek.” olarak değil ama “Birinin başına bir şey gelecek.” gibi yorumlara / örneklere de rastlanmaktadır.
Hacı Leylek
Leylekle ilgili değer bir özellik, belki de en başta gelen özelliklerden birisi “Hacı Leylek” sıfatının takılmasıdır. Anadolu’da yaygın olarak kullanılan “Hacı Leylek” deyimine rastlamak mümkündür. Hacı Leylek söylemi, Çankırı’da da yaygın olarak söylenir ve geçerliliğini korur. Leyleğin hacılığı da elbette göçmen kuşlar arasında yer alan leyleğin de bulunması ile ilgilidir.
Leylekler göç ederek, göç yollarını takip ettikleri için, yolları Kâbe’den de geçermiş. Hatta Leylekler, Kâbe üzerinde uçarken kutsal yerin üzerine gelince, havada yön değiştirerek bu kutsal mekânın üzerinden geçmez, havada, kendilerinin daha yüksekte olmalarına rağmen oranın üzerine gelince çevresinden dolaşarak yollarına devam ederlermiş. Hem gelişlerinde, hem de gidişlerinde, Müslümanların çoğunun gidip görmesinin nasip olmadığı o kutsal mekânı yılda iki defa görerek Hacılığını pekiştirirlermiş. Onun için olmalı ki leyleğin Hacılığından kimse şüphe etmez.
Leyleklerin bir özelliği vardır. Diğer kuşlar genelde bir şeyler verildiğinde onu yemek için geldikleri ve yedikleri halde leyleklerde bu özellik görülmez. Yani bulunduğu ortamda da olsa verilen ikramlara dönüp bakmaz. Kendi başının çaresine bakmasını bilir.
Bilhassa köy yerleşimleri içinde, kırsal alanlara ev kurmazlar. Mutlak köyün içinde bulunan yapılardan yüksek bir mekân bularak buralarda yuvalarını kurarlar ve kurdukları yuvalar kalıcı bir özellik gösterir. Buna rağmen ne köyün yakın çevresinde, ne de köyün içine leyleğin konduğu, gezindiği görülmüş değildir.
Her yıl bahar ayından itibaren başlayan göç yolu ile gelen leylekler yine bir önceki yıl yapılan yuvaya gelip yerleşirler. Bu 30 – 40 yıla yakın bir ömrü olduğuna inanılan leylekler, kendilerinden sonra gelenler yani yavruları için de zannedilir ki aynı yuva kullanılır.
Leylek yuvalarının başka bir özelliği de, çok yıllık olduğu için serçelere de yuva olma özelliği gösterir. Leylek yuvaları her yıl genişleyerek bakımdan geçirildiği için, her geldiğinde leylekler önceliği bu yuvalar verir ve onu kış boyunca sahipsiz bir dönem geçirmesinden dolayı bir bakımdan geçirir, kendine göre oturacak bir yer, bir mekân, bir yuva haline getirir. Bundan dolayı de her yıl, yavaş yavaş genişleyen bir özelliğe bürünür. Bu oturmuş yuvanın bünyesinde çepeçevre yuvalar kurdukları görülür. Yalnız, serçeler leylek gibi mevsimlik göç olayı yaşamadıkları için bu yuvalarında sürekli dururlar. Bu durum, çok yıllık bir hal almış yuvalarda görülür.
Genç Kızlar, Gelinler ve Dilek Tutmak
“Dilek tutmak” bir umuttur. Dilek veya arzu belirtmek, dilediğimiz, istediğimiz bir şeye kavuşmak için inanarak bazı hareketlerde bulunmak, dua etmek veya bariz bazı uygulamalar gerçekleştirmek için girişilen teşebbüslerdir. Bununla ilgili uygulamalar gelenek halinde devam ettirilir.
Bu tür uygulamalar daha çok kadınlar arasında yaygınlık gösterir. Bilhassa genç kızlar ve genç gelinler bu tür ritüellere büyük bir rağbet göstererek gereken ihtimamı göstererek uygulamaya geçerler. Bu çevrede en yaygınları adakta bulunmak, mum yakmak, dal kırmak vb. değişik uygulamalar da vardır.
Matruşka
Benim yeni, son yıllarda rastladığım bir uygulama da ilginç bir özellik göstermektedir. Birkaç genç bayan bir araya geldiğinde uygulandığı söylenmektedir. Önce iki renk, kırmızı ve beyaz renkli iki iplik hazırlanıyor. Bunlardan her birinden bir tanesi bileğe bağlamaya yetecek boyutta birer parça alıyorlar. Sonra, bu parçaları tek tek bükerek birbiri ile birleştiriyorlar ve bu bükme sonucunda bir sarmal elde ediyorlar.
Niyetlenerek bir dilekte bulunup, bileklerine bağlıyorlar. Bu sarmal, havada bir leylek göresiye kadar bileklerden çıkarmıyorlar. Nihayet, havada bir leylek göresiye kadar bu böyle devam ediyor.
İlerleyen zaman içinde, havada bir leylek gördüklerinde, hemen bileklerinde bağlı olan bu ipi çözerek en yakında bulunan bir ağacın dalına bağlıyorlar. Yine bu işi yaparken de boylarının erişebildiği en yüksek dalı tercih ediyorlar. Böylece dileklerinin yerine geleceğine inanıyorlar.
Sadık SOFTA
Eğitimci / Şair / Yazar / Halk Bilimci