ÖN YARGILARDAN KURTULUP ORTADA BİRLEŞEBİLSEK
Yemek yerken genellikle TRT Müzik kanalını açarım. Gerçi orada da her zaman bana göre şeyler olmuyor; ama diğer kanalların saçmalıklarına yeğliyorum. Dün, sokak müzisyenleriyle ilgili bir yayın vardı. Eminönü, köprü civarında deniz kenarında iki erkek bir kadın çalıp söylüyordu. Erkekler küpeli, modern görünümlü; biri gitar, diğeri ritim saz çalıyor. Genç kadın türbanlı, kabak kemane çalıyor ve Neşet Ertaş’tan türküler okuyor. Sesi güzel. Epey izleyici toplanmış.
O türbanlı müzisyene bakarak onun şahsında; ülkedeki sosyal ayrışmayı, birbirine katlanamamayı, kamplara bölünmüşlüğü; ön yargılarla, temelsiz algılarla düşmanlıklar yaratmayı somut olarak gördüm.
O türbanlı genç kadını saz çalıp türkü okurken gören bir bölüm insanımız kınamış, horlamış, ayıplamıştır. Kafalarındaki şablona uymadığı için ihtimaldir ki dinden çıkarmışlardır. Nereden mi biliyorum? Üniversite öğrencisi bir yakınım anlatmıştı. Başı açık yaşayan; ama namazlarını da kaçırmayan bu kızımız, bir gün yolu üzerindeki camiye girmiş, çantasından başörtüsü ve gerekenleri çıkarıp giyinmiş ve namazını kılmış. Sonra onları çıkarıp tekrar çantasına koyarak camiden çıkmış. Yaşlı biri, durdurup “O namaz kabul olmadı. Böyle gezeceksen hiç kılma.” filan demiş. Namazları kabul yetkisini kendinde görmesi bir yana her açıdan çok yanlış, tam tersi etki yaratan bir yaklaşım.
Diğer yandan o türbanlı genç müzisyeni yolda gören bir başkası da onun yobaz, kaba sofu, ilkel biri olduğunu düşünmüştür. Bir yanda hilafet, şeriat yanlıları; diğer tarafta dini afyon olarak görenler. İki tarafın da görüp kabullenemediği ise o genç kadının inancı ve gelenekleri gereği gördüğü kıyafetler giyen, dinine ve değerlerine bağlı, çağdaş, özgür, sanatçı bir kişilik olabileceği. İki taraf da hem çağdaş hem dindar olunamayacağını sanıyor.
İki taraf da şekle önem verip kendini haklı görmekte, karşı çıktığına hayat hakkı tanımamakta, herkesi kendisine benzemeye zorlamaktadır. Bu tutum, insanları kazanmaya değil, uzaklaştırmaya hizmet eder. Aslında kendi yaşam tarzına, inançlarına, düşüncelerine pek de uzak olmayanı kırarak, dışlayarak karşı tarafa itmeye yarar.
Ülke bu iki karşı uç arasında her geçen gün biraz daha ayrışmakta, kamplaşmakta. Bu ön yargılardan, temelsiz algılardan kurtulmadıkça ülkenin düze çıkması güç görünmektedir. Düşmanlarımız böyle bir ortam yaratmak için neler vermezler ki? İç cephede birlik, bütünlük içinde güçlü olmadan dış cephede ortaya çıkan beka sorunlarıyla başa çıkmak mümkün değildir. İç cephede birbirine diş bileyen kamplara bölünmüşlük, en büyük BEKA sorunudur. Başka sorun, başka düşman aramaya gerek yoktur.
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist