Ruhun Şâd, Mekânın Cennet Olsun!
Nice Yiğitler geldi, geçti. Nice analar, nice yiğit evlatlar yetiştirdi. Ve bir Muhsin Yiğit yaşadı. Kürşad gibi, Alpaslan gibi, Fatih gibi… Slogan adamı olmadı, dik durdu, eğilmedi, münafıklık emaresi hiç göstermedi. Biz, şahidiz. Yüce Rabbimiz; şahitliğimizi mübarek eyle ve O’nu Peygamber Efendimiz’e, ashab-ı kirama ve Türk ecdadına komşu eyle…
EY MİLLETİN YİĞİT EVLADI! RUHUN ŞÂD, MEKÂNIN CENNET OLSUN…
***
Yüzlerce kez düşündüm. O’nun konumunda olsaydım ne yapardım? “Helikopter düştükten sonra ölmediğim bir an, birileri yanıma gelip, “Seni infaz edeceğiz.” dedikleri an, ne yapardım? Sonra, O’nun gibi olamayacağım için, her düşündüğüm an, düşüncelerime gem vurdum. Ben, O’nun gibi olabilir miydim?
EY MİLLLETİN YİĞİT EVLADI! RUHUN ŞÂD, MEKÂNIN CENNET OLSUN….
***
Günlerden bir gün, gecelerden bir gece üç aile, zaman zaman bir araya gelindiği gibi yine yemekli, çiğ köfteli bir sohbetteyiz. Milletin yiğit evladıyla birlikte olduğumuz bir gece, 5-6 saat nasıl geçti, anlamak mümkün değil. tavrından, ihlasından belli ki; şerefli ordumuzun bir subayı ile birlikte olmaktan huzurlu… Senelerce sonrasında düşündüm ki, biliyor muydu acaba, şerefli üniformayı giymiş şerefsiz insanlar tarafından şehit edileceğini? O günler bilmese ve aklına getirmese bile, gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemeyen bir kişilikle yürümekten yorulmadı. Yürüdü, yürüdü ve şehitlik mertebesinde Hakk’a yürüdü.
EY MİLLETİN YİĞİT EVLADI! RUHUN ŞÂD, MEKÂNIN CENNET OLSUN…
***
Az konuşurdu. Her konuşması, her tavrında ağırbaşlılık, cesaret, azim ve kararlılık gösterdi. Mütefekkirdi, pek çok mutasavvıftan daha çok tasavvuf ehliydi. Söylemde değil, icraatta hep millî duruş timsaliydi. Tek hedefi; devletinin, milletinin huzurlu ve güçlü olmasıydı. Onun için hedefe alındı ve onun için hep yalnız kaldı. Lâkin, O; yalnızlığına direndi; ülküsünden zerre kadar taviz vermedi. Mükafatların en güzeli ile mükafalandırıldı.
EY MİLLETİN YİĞİT EVLADI! RUHUN ŞÂD, MEKÂNIN CENNET OLSUN…