Tarih: 22.09.2022 – Yazar : M. Yavuz ERBİRLER
Mevcut Durum
Suriye’ de, 2011 yılı Mart ayında başlayan hükümet uygulamalarına karşı gösterilerin sert bir biçimde bastırılmaya çalışılması ve iç savaşa dönüşmesi, Hükümetin ayrım yapmaksızın adeta katliam yaparcasına şehirleri bombalaması neticesi sınırlarımızdan içimize yoğun bir göç dalgası başlamıştır.
Türkiye, Suriye başta olmak üzere; Afganistan, Pakistan ve Afrika ülkelerinden ülkemize sığınmak veya geçiş yolu olarak kullanılmak üzere yoğunlaşan kaçak, kontrol edilemeyen göç dalgalarına plansızlık ve veya mevcut planların uygulanmaması, öngörüsüzlük, politikasızlık gibi nedenlerle mani olunamamıştır.
Bu durum, ”kasıtlı, bilinçli bir siyaset” olarak yorumlanmıştır.
Özellikle Suriye’den gelen göç dalgaları karşısın da iktidar, Peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa S.A.V ve sahabenin Mekkeli Müşriklerin zulmünden kaçarak Medine’ye göç etmelerini örnekleyerek Suriye den kaçarak gelenleri ”Ensar” olarak tanımlamıştır. Türk Milleti yapısı gereği bu tanımlamayı ve göçmenleri samimiyetle kabul etmiştir.
Ancak, izlenen ”açık kapı politikası”, uluslararası partnerle adil ”yük/sorumluluk paylaşımı” yollarının yeterince zorlanmaması, batının kapılarını kapatması sonucu Türkiye, dünyanın en yüksek sayıda sığınmacı ve kaçak göçmen barındıran ülkesi haline gelmiştir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan 20022 yılı Haziran ayında ”Bizim bir davamız var. Biz (sığınmacılara) İslami ve insani açıdan bakıyoruz” daha sonra da’ ‘Tarihimizin, kültürümüzün ve inancımızın bize yüklediği bu görevi inşallah bundan sonra da yerine getirmeye devam edeceğiz” ifadeleri ile izlenen siyaseti ortaya koymuştur.
Türkiye’nin iyi niyetli insani yaklaşımı, suistimal edilmekte, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne karşı: ülkemizin demografik yapısını değiştirmeye yönelik, bir Stratejik Göç Mühendisliği uygulaması Tehdit Unsuru tarafından uygulanmak istenmekte midir?
Orta Doğu ve Güney Asya da yüzlerce yıldır tehdit unsuru olarak varlığını sürdüren, Peygamberimizin torunlarını, Halifeleri, sahabeyi katleden, sebebiyet verdiği onlarca savaşta milyonlarca Müslümanın katline sebep olan radikal görüşler ve uygulamalar üzerine inşa edilmiş Selefilik anlayışının ve bu anlayış doğrultusunda yetiştirilip eğitilen yüzbinlerin Türkiye’ye yerleştirilmesi mi planlanmaktadır?
Göç yolu ile vatanımızın her tarafına yayılan gayrı milli unsurların; Anadolu’da bin yıldır yaşanan Hanefi/Maturidi ve Türkmen/Alevi İslam çizgisini tahrif ile inanç ve yaşam tarzının hedef alınarak kamu düzenini sarsacak toplumsal sorunlara yol açabileceği de değerlendirilmelidir.
İlgili Yazılar
10 Aralık 2024
10 Aralık 2024
9 Aralık 2024