TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ VE MİLLÎ ŞUUR !..
Uzun zamandır milliyetçilik ve de özellikle Türk Milliyetçiliği üzerine hararetli tartışmalar sürüyor. “Türk Milliyetçiliği” denilince ben ne anlıyorum, ilk önce onu söyleyeyim.
Türk Milliyetçiliği; sosyolojik mânâda aynı kültür içinde yaşayan insanları ve bu insanların bağlı olduğu toprağı sevmektir. Daha da ötesi “yaradılmışların en şereflisi” olan insanoğlunu sevmek, saymak ve dünyada huzur, güven, refah, adalet ve barış içinde yaşamayı arzulamaktır.
Ben bunun için bir Türk milliyetçisiyim! Ancak bazıları Türk milliyetçiliğini, istediği gibi tarif ederek ayaklar altına aldı. Bu yetmemiş gibi de birileri, milliyetçiliğimizi yere yapıştırdı.
Benim gibilere de durumu izah etmek kaldı. Türk milliyetçilerine şimdi bir lafım var. O da rahmetli Galip Erdem’in söylediği “Türk milliyetçilerinin en büyük sorunu, yine Türk milliyetçileridir.” sözü!
Hem bu ağır ve belirleyici sorunun varlığı hem Türk milliyetçilerinin koflaşması, hem de içinde bulunduğumuz koşullar bugün karşılaştığımız meseleleri çözümsüz bırakıyor.
Kızan kızsın; ama, biliniz ki; Türk milliyetçilerinin içi, aynen bir kurtçuğun ağacı içinden kemirerek çürütmesi misali zarar görmüştür.
Gelelim “Millî Şuur” zaafiyetine!
“Hem duyguya hem de düşünceye dayanan millî şuur, bir milletin manevî kuvvetlerinden en önemlisidir.” Bu nedenle millî şuur, bir milletin kendini duyması ve bilmesidir.
Bir millet; ordusunu, bağımsızlığını, dilini kaybedebilir. Ancak millî şuurunu koruyorsa, o millet gerçek kişiliğini bilir ve günün birinde bu millî şuur sayesinde yeniden gerçek benliğine döner.
“Millî şuurun uyanık olduğu yerlerde yabancı unsurların borusu ötmez. İdare işlerinin başına yabancı soydan kimse gelemez… Millî şuurun yüksek olduğu yerlerde, millet, yabancıyı kendinden saymaz… Geçmişe sövülmez. Yabancı milletler ve kimseler millî kadroya sokulmaz. Geçmişi, mefahiri, ahlâkı, aileyi, seciyeyi, erdemi, kahramanlığı, milliyetçiliği açıktan açığa veya sinsice baltalayan yazılara, eserlere, filmlere, piyeslere, konferanslara izin verilmez. Millete hitap eden ve halkı terbiyede rol oynayan müesseselerin başına o milletten iktidarlı, ahlâklı ve zeki insanlar getirilir.”
Bunları kim söylemiş biliyor musunuz hem de 1948 yılında, rahmetli Nihal Atsız… İyi ki söylemiş de, 76 yıldır yerimizde saydığımızı görüyoruz. Devam edelim;
“Hizmeti olanların hizmeti inkar olunmaz… Ne ufacık kusurları yüzünden dev gibi adamlar küçültülür ne de gerçeğe dayanmayan büyüklükleri dolayısı ile ahlaksız insanlar devleştirilir… Soysuzlaşmış tipler, yarı çılgınlar, millî dili doğru dürüst bilmediği halde kendini gençliğin önderi sayan manyaklar ve budalalar; gazete ve dergilerde, kendilerinden daha kuvvetli olanlara, fikir ve ülkü savunması altında, kendi cüce şahsiyetlerinin reklamını yapamaz… Millî şuurun olduğu yerde hiçbir zaman yalan söylenmez… Millî şuur uyanık olunca başıbozuktan kurmay, vatan haininden profesör, doktordan dilci, cahilden müverrih, yabancıdan vekil, serseriden ülkücü çıkmaz.”
Millî şuur, “Yurdu aydınlatır ve gizli köşelere sinmiş olan bütün akrepleri açığa çıkararak, karanlıkta iş görmelerine engel olur. Bir millet ordusuz, esir yaşayıp dilini kaybetse de ölmeyebilir. Yeter ki; millî şuur olsun. Millî şuur, bir milletin yaşama iradesi, hayat kaynağı ve en kuvvetli silahıdır. Günümüzde millî şuuru olmayan milletler yıkılmaya mahkumdur.” diye söylemeye de devam etmiş.
Ama biz, neredeyse bunların ya hiç birini yapmamış ya da tam tersine şeyler yapmış durumda olan bir topluluğuz.
G. Murray, “Les Turcs -1878” adlı eserinde, Türkler için “… Türkler, az ve öz konuşurlar. O kadar dürüst ve namusludurlar ki, başka türlü olunabileceğini, düşünemediklerinden ve herkesi kendi gibi sandıklarından daima aldatılırlar.” diye bir tarif yapıyor.
Gerçekten Türkler; Türk milliyetçiliğinin içine onu kemiren bir kurtçuk girdiğini ve bir “Millî Şuur” zaafiyetine düştüklerini, yukarıdaki tarifte bulunan haklılık payı nedeni ile bir türlü anlayamamıştır ve de halen anlayamamaktadır.
Onun için büyük Türk şairi Yahya Kemal’in dediği gibi,
“Ölenler öldü, kalanlarla muztarip kaldık,
Vatanda hor görülen bir cemaatiz artık”
İnşallah gidişatı, Türk milliyetçilerinin içinde bulunduğu durumu, “Millî Şuur” sahibi kardeşlerimizle birlikte ve Türk milletinin lehine ters yüz edeceğiz. Gayret bizden, takdir Allah’tandır.
19 Kasım 2015 / İstanbul
Av. Özcan PEHLİVANOĞLU
Hukukçu / Siyasetçi / Yazar