
TÜRKİSTAN YOLCULUĞU
Türk Dünyası Parlamenterler Birliği’nin düzenlediği anlamlı bir programa katıldık. Bu unutulmaz yolculuğa vesile olan Başkan Nail Çelebi’ye, emeği geçen herkese ve kıymetli katılımcılara içten teşekkür ederim.
Katılımcılarımızın ve rehberlerimizin bilgi dolu anlatımlarıyla, hayalini kurduğumuz ata yurdumuz Türkistan’ı yerinde görme imkânı bulduk. Urgenç’e hareketimizle başlayan yolculuk, Harezm’in başkenti Hive’nin tarihî sokaklarında, anayurdun izlerini sürmemize vesile oldu. Ata Darvaza Kapısı, Muhammed Emin ve Şirgazi Han Medreseleri, Kalta Minar Minaresi, Allah Kulu Han Kompleksi, Cuma Camii, İslam Hoca Medresesi, Pehlivan Mahmut Türbesi, Abdullah Han Medresesi, İçhan Kala surları ve Hive Hanlarının kışlık ve yazlık sarayları görkemli yapılarıyla bizleri büyüledi.
Amu Derya -diğer adıyla Ceyhun Nehri- boyunca gerçekleştirdiğimiz yolculukta, rehberimizin bilgece anlatımları sayesinde geçmişi daha derinden anlama fırsatı bulduk. Buhara’ya vardığımızda ise Abdülhalık Gücdüvani, Arif Rivgeri, Seyyid Emir Külal ve Bahaeddin Şah-ı Nakşibend gibi gönül sultanlarını ziyaret ettik. Bu ziyaretler, bize adeta tarihin bir sergisini sundu.
Tarihî İpek Yolu’nun önemli duraklarından olan Buhara’da; İsmail Samani Türbesi, Bolo Havuz Camii, Eyüp Peygamber Çeşmesi, Ark Kalesi, Uluğ Bey Medresesi ve daha nice tarihi yapıların yanı sıra, ipek yolu üzerindeki çarşılar bize geçmişin aydınlık yolculuğunu hatırlattı.
Semerkand ise başlı başına bir medeniyet hazinesi. Emir Timur Türbesi, Registan Meydanı, Uluğ Bey Medresesi, rasathane, İmam Maturidi ve Hace Ubeydullah-ı Ahrar türbeleri ile gönlümüzde bambaşka bir yer edindi. Her köşe başında tarih soluduk.
Taşkent; geniş, temiz caddeleri, düzenli şehir yapısı ve sanatsal dokusuyla bir başka güzellik sundu. Medreseleri, Emir Timur Meydanı, İstiklal Meydanı, Alişir Nevai Tiyatrosu Meydanı, büyüleyici mimarileriyle adeta geçmiş ve geleceğin birleştiği noktaları oluşturdu. 2 bin yıllık geçmişiyle Çarsu Pazarı hâlâ canlılığını korurken, Siyap Pazarı farklı bir kültürel renk sundu. Hz. Osman dönemine ait olduğu rivayet edilen orijinal Mushaf’ın sergilendiği müze ise derin bir manevi anlam taşıyordu.
Yolculuğumuzun Kazakistan etabında Arslan Baba Külliyesi, Yeraltı Halvet Camii ve Hoca Ahmed Yesevî Külliyesi, hayalini kurduğumuz mekânlarla buluşmamıza vesile oldu. Türkistan’ın geçmişten bugüne gelişimini anlatan animasyon filmiyle gezimizi tamamladık. Bu film, bizlere kendi öz benliğimizi, kayıp aydınlanmamızı, dirilişimizin kaynağını tekrar hatırlattı. Aydınlanmanın öncülerini, bu kutsal topraklarda bulduk. Çünkü geçmişi yaşatanlar, bugünün hafızalarıdır.
Bu gezi, bizleri tarihin derinliklerine taşıdı. Yeni dostluklar kurduk, bilgiyle donandık, adeta yeniden doğduk. Gül bahçelerinde bülbüllerin ötüşünü anladık; bu coğrafyanın nasıl yükseldiğini ve hangi sebeplerle çöküş yaşadığını gözlemledik. İpek Yolu’nu yeniden hatırladık. Bu topraklardaki ahlâk anlayışı ve medeniyetin temelleri bizlere umut verdi.
Ahi Evran’ın “Hak ile sabır ile bize gelen bizdendir, ilimle çalışmakla bizi geçen bizdendir.” sözlerini burada daha iyi idrak ettik. Bilim insanlarının özgür düşüncelerini, sarayın himayesine girmeden yürüttükleri çalışmalarla insanlığa sunduklarını gördük. Farabi’nin, “Düşünürlerini kullanmayı bilmeyen bir toplum, suçu ancak kendisinde aramalıdır.” uyarısının ne denli haklı olduğunu fark ettik.
Dönemin görgü tanıklarından şair Sealibi’nin, bu toprakları anlatırken kullandığı ifadeler boşuna değildir: “İhtişamın hanesi, hâkimiyetin Kâbe’si, çağın öncülerinin meclisi, bilge yıldızların yörüngesi, büyük âlimlerin panayırı.”
Bu yolculukla Türkistan’a adeta bir “hac” görevimizi gerçekleştirmiş olduk ve Türk hacıları olarak döndük.
30.04.2025
Kemal ALBAYRAK
20. ve 21. Dönem Milletvekili

