TUZAK
Bahçeli’nin başlattığı, ne olduğu millete meçhul şaibeli girişimle birlikte “Yeniden Türk-Kürt dostluğunu kurmamız gerekiyor.” sözü sıkça yineleniyor. Yani, dolaylı yoldan “Günümüzde Türk-Kürt birbirinin düşmanıdır, biz yeniden dost olmalarını sağlamalıyız.” düşüncesi bilinç altımıza yerleştirilmektedir. Terörle ilişkisi yüzünden belediye başkanlığından indirilip yerine kayyım atanan, bebek katiliyle iletişimde görevli Ahmet Türk de yeniden dostluktan söz ediyor. Türk siyasetinin içine düştüğü büyük tuzak. Böyle bir ön kabulle yola çıkılan hiçbir çözüm, (açılım, ne derseniz deyin) başarıya ulaşamadığı gibi büyük bir yıkımla sonuçlanır. Nitekim, bugüne kadar yapılan denemeler hep başarısız olmuştur.
Türkiye’de PKK/DEM-Türk düşmanlığı vardır, PKK/DEM-Kürt düşmanlığı vardır; ama Türk-Kürt düşmanlığı yoktur, hiç olmamıştır. Olsaydı, bunca provokasyondan sonra bugüne kadar bin kere, büyük kıyımlara yol açan iç savaşlar çıkardı. Siyasi yelpazenin en solundan en sağına bütün partilerde Türk ve Kürt kökenli kimseler birlikte siyaset yapmaktadır. Kız alıp vererek; komşu, iş ortağı, meslektaş, arkadaş olarak kavgasız gürültüsüz dostça yaşıyoruz. Yeniden hangi dostluğu kuracağız?
Türk ve Kürt birbirinin dostudur. Aynı milletin eşit vatandaşlarıdırlar. 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Kürt kökenli vatandaşlarımızın yoğun olduğu yörelerde askerlik şubelerinin önü savaşa gitmeye gönüllü, yaşlı, genç yiğitlerle dolmuştu.
Osmanlı döneminden başlayarak pek çok isyan hareketi görülmüştür; ancak hepsinin farklı alt yapıları, nedenleri, dış destekçileri ve provokatörleri vardır; hepsi mevzi kalmış genele yansımamıştır. Kırk yılı aşkın PKK terörü Türk ve Kürt kökenli yaklaşık elli bin vatandaşımızın kaybına yol açmasına rağmen yurdun her yöresine yayılmış vatandaşlarımız arasında çatışmalara yol açmamıştır.
Terörle mücadele konusu kararlılık ve süreklilik gerektirir. İki ileri bir geri, sürekli değişen kararlarla, yöntemlerle konu kangrenleşir. Bir gün lanetle, ertesi gün kucakla; bir gün küfret, ertesi gün tükürdüğünü yala gibi bizim siyasetimizde çok sık görülen tutarsızlıklar her şeyden önce milletin moralini bozar. Millette teröre yenilindiği duygusu uyanır. Terörle mücadele uzmanlık gerektirir. Uzmanların görüşlerine uyulmazsa sonuç alınamaz. Bizzat sahada mücadele etmiş, yıllarını vererek saçlarını bu yolda ağartmış insanların uzmanlığı birinci sıradadır. Masa başında çözüm üretenlere itibar edilmemelidir.
Terörle mücadele, ulusal bir sorundur. Asla, hiçbir biçimde uluslararası alana taşınmasına, ima edilmesine dahi izin verilmemelidir. Emperyalist güçlerin terörü destekleyen müdahalelerine asla iltifat edilmemelidir. Uluslararası hakemlikler, garantörlükler teslim olmak demektir.
Bu ülkede yaşayan herkesin, Türk’ün, Kürt’ün çeşitli sorunları, istekleri vardır. Kimi hemen, kimi zamanla çözülür. Türkiye’de Türk ve Kürt’ün birlikte teröre düşmanlığı vardır. Terörü, teröristi, terörün siyaset ayağını Kürt toplumunun sözcüsü, temsilcisi kabul ettiğinizde en büyük kötülüğü Kürt kökenli vatandaşlarımıza yapar, onları terörün kucağına itersiniz. Çok yanlış; ama teröristle hangi görüşmeyi, hangi pazarlığı, hangi anlaşmayı yapacaksanız yapın; fakat sakın bu işe Türk ve Kürt vatandaşlarımızı karıştırmayın. Sanki düşmanmışlar gibi yeniden dost edinmelerine çalışmayın. Türk’ün, Kürt’ün, bütün vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm üretin.
06.01.2025
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist