Selçuklu Türkleri, Sultan Alparslan’ın komutasında 22 Şubat 1064 tarihinde Başkent Rey şehrinden hareketle önce Gürcistan, sonra Kars’tan aşağı tüm Ermeni krallıklarını Temmuz ayı ortalarına kadar idareleri altına almışlardı. 1071 yılına gelindiğinde Türk akınları Anadolu içlerine kadar devam ediyordu.
Bizans imparatoru Romanos Diogenes, 13 Mart 1071’de İstanbul’dan Frank, Norman, Slav, Gürcü, Abaza, Ermeni, Peçenek ve Uz Türklerinden oluşan 200.000’den ziyade bir kuvvetle Anadolu’ya geçti. Amacı Türkleri bir daha Anadolu’ya gelemeyecekleri bir şekilde İran’dan öteye atmaktı.
Bizans ordusunu Malazgirt’te bekleyen Alparslan, 26 Ağustos Cuma günü, namazdan sonra, beyazlar giymiş olarak ordusunun önünde secdeye vardı; “Yâ Rabbi sana tevekkül ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğruna cihad ediyorum. Yâ Rabbi niyetim hâlistir, bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!”diye dua ettikten sonra atının kuyruğunu bağlayıp, eline er silâhı olan gürzünü alıp, orduya şöyle hitap etti; “Askerlerim! Burada Allâhü tealâdan başka bir sultan yoktur, emir ve kader O’nun elindedir. Bu sebeple benimle birlikte Cihad etmekte veya benden ayrılmakta serbestsiniz, şehit olursam, bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır, benden sonra oğlum Melikşah’ı taht’a çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak, İstikbal bizimdir.”
26 Ağustos 1071 günü akşam saatlerinde Bizans Ordusu mağlup ve imparatoru esir düşmüştür. Bu zaferle Anadolu Türk yurdu, Türk Vatanı olmuş ve üzerinde kurulan Türk Devleti, Selçuklu ve Osmanlı hanedanları ile üç kıtaya hükmeder hale gelmiş iken, Türkleri önce Anadolu’ya sonra Avrupa’ya sokmamaya çalışan, fakat başarılı olamayan batı, Türkleri önce Avrupa’dan, sonra Anadolu’dan çıkarma amaç ve uğraşından vazgeçmemiş ve nihayet 1.Dünya savaşı sonunda Anadolu’yu dört bir yanından işgal etmeyi başarabilmişti. Amma!…
Malazgirt zaferinden tam 851 yıl sonra, 26 Ağustos 1922 Cumartesi günü sabah ezanından sonra Dumlupınar’da; üç kıt’a da asırlardır İslam’ın bayraktarlığını yapmış, hep adaletle hükmetmiş, mağdur, mazlum ve asil Türk Milleti, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde oluşturduğu kahraman ordusuyla yedi düveli arkasına almış, Yunan ordusuna taarruz ile 30 Ağustos akşamına kadar süren bir imha savaşı yaparak, bütün Dünya’ya Anadolu’nun Türk Milletinin vatanı olduğunu ve Türk Milletinin asla esir olamayacağını ispat etmiştir.
Unutulmamalıdır ki, bu zaferin kazanılmasında ki en büyük unsur, Atatürk’ün önderliğinde 127 vatansever insanın oluşturduğu, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Milletin ordusunun tek bir hedefe “Ya İstiklal, Ya Ölüm” parolası ile birlikte yürümeleri olmuştur.
Unutulmamalıdır ki bu millet ordu millettir.
Malazgirt Zaferinin 942’ıncı,
Dumlupınar Zaferinin 91’inci,
Şanlı Türk Ordusunun kuruluşunun 2226. yılı kutlu olsun.
Nihat Atsız’ın sözleriyle:
“Selâm Ulu atamız Tanrıkut’un hatırasına…
Selâm onun dört tümeninin askerlerine…
Selâm Malazgirt kahramanlarına ve onlara katılan Oğuzlarla Peçeneklere…
Selâm Başkumandanlık Savaşı’nın şehit ve gazilerine…
Selâm Kıbrıs Türklerini kurtarırken düşenlere ve kalanlara…
Ve
Selâm yarının bahtiyar şehitlerine!…”
Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak, Türk Milletini ve Vatanını bölmek isteyenler, karşılarında Yüce Türk Milletini bulacaklarından asla şüphe etmemelidirler. Çünkü Asil Türk Milleti en umutsuz anlarında dahi yekvücut olmayı bilmiştir.
Selam ve Dua İle!
M. Yavuz ELBİRLER
Emniyet Genel Md.lüğü E. İsth. D. Bşk.