DÜNLE YAŞAMAK MI?
Hayat ileriye doğru yaşanır, geriye doğru anlaşılır sözü, hayatı güzel tarif eder. Romalı devlet adamı Cicero da der ki “Ölmüşleri yaşatan, yaşayanların bellekleridir.” Şeyh Bedrettin ise, ”Dünün yasaları ile, bugünün insanlarını yargılayamazsınız.” der. Bunlar, o günün ve zamanın şartlarında söylenmesinin sebebini, o güne göre yapmak, bugünde, bundan insani yönde, yeni düşünceler üretmek ve uygulamak önemlidir.
Bunu düşünmemdeki husus, teknolojik gelişmelerle, iletişim gruplarından edindiğim nokta, çok dostların, mahalle gruplarının, geçmişin aktörlerininden, ders alarak değil, ya onlara düşman, ya onlarla yaşamak. Bugünü ve geleceği, düşünürken, doğduğu yerin, toplumun, bağlı olduğu örgütlerin, tarihinin, prangalarından kurtulamayıp, aklı geliştirmeden, hür iradeye sahip olmadan, değişime ve geleceğe yönelmiyor. Doğuştan beri, bedenen değişen vücut, zihinde değişmiyor. Selçuklu’ya, Osmanlı’ya, Cumhuriyet’e, geçmişe barışık olmak yerine, ya tam düşmanlık, ya da tam sahiplikle yaşama. Hani Diyanet İşleri Başkanı’nın bir mekânda, elinde kılıçla, çakma rol üslendiği gibi.
Bu kafalar, konforda, çıkarda, saltanatta, zirveyi, kendilerinde yaşarken, geçmişin yağma ve ganimet kültürünü, kendilerinde hak görüyorlar, düşmanlıkları ötekine. Siyasî alanda da böyle değil mi? Ey şu parti, ey bu parti; geçmişte siz şunu yaptınız söylemleri, halen devam ediyor. Geçmişin zulmü hoş tutulurken, insanlığı, çöpe atılabiliyor. Kendine göre imam, lider, yönetici tercihi var. Çabuk inanan, bilmediğine düşman anlayışı.
Anakronizm kafalarla, geleceği düşünerek, insanca, yaşama tercihi olmaz. Elbette, geçmişin hatıralarına saygı duyulur, müzeler bunları hatırlatır, öğretme kılavuzudur, tarihî olguları, yaşantıyı, gelecek nesle aktarır; ama aynı olayları bugün yaşayım ve yaşatayım dersen, yarını yaşayamazsın. Dünün insanı, bugün hayatta olsa, bugünü yaşamak ister. İşte bu akılla, bilimle, aklın gelişimini gerektirir. Dünün kinleri, düşmanlıkları, kahramanlıkları, cehaleti, bugünleri, ipotek altına alırsa, gelişme sağlanamaz.
Saygı, sevgi ayrıdır, geleceği görme farklıdır, insanca yaşama farklıdır. Maddi ve çıkarda, bugünün konforunu, israfını yaşayarak, değişimi tercih edenler, ahlakta ve manevi alandaki değişimde, iki yüzlülük markasını yarattılar. Dillerinde, inançları ”Bir topluluğa kininiz, sizi adaletten ayırmasın.” derken, kirli suretleri ile siretlerini kapatanlar, insanlıktan çıkanlar, dünün kin ve nefretini, adaletsizliğini, bugün başkasına reva görürken, hapishaneleri, toptan imhaları, zulümleri, işkenceleri kimsesiz ve korumasızlara hak görüyorlar.
Siyasallaştırdığınız, hukuk dahil, tüm kurumlarla, tuzak kurduğunuz neslin, kusursuz insanların hakkını, nasıl ödeyeceksiniz. Statünüz, adaletsizliklerle, dünün acılarını, bugün, yaşatmak mı? Kirli ellerin, Sivas’ta yaktığı Nesimi’ni evladına, mutlu olduğun yerde yaşa demesindeki, gaye adalet değil mi? Azerbaycanlı Nesimi’nin ”iki dünya bana sığıyor da, ben bu dünyaya sığmazam.” sözü, dünün despotçu adaletsizliği değil mi? Dün’le, bugün’ü kavga ettirirseniz, yarını yaşatmazsınız. Şunu bilin ki, sizler de sıkıntı yaşarsınız, kurtuluşunuz olmaz.
Yaşanılır bir Türkiye; toplumsal barıştan, adaletten, ahlâktan, refahtan geçer. Bugünü yaşamanın, geleceği yaşatmanın, temel kaynağı sevgi, saygı, insanlık ve adaletli olmaktır. Statün ne olursa olsun, bunu düşünüp yaşamak ve yaşatmaktır. Geleceği yaşamak, yaşatmak, bu çizgide olmalıdır. Milletlerin kuruluşunda, dünyada ne zulümler, toptan imhalar, vatandaşını yok etmeler, şiirlere, romanlara, konu olmuş. Bunları düşünerek değişimi, insaniyette aramak varken, niçin kötülükte, ahlâksızlıkta, haramilikte, hukuksuzlukta ararsınız? Zalimle, mazlumun buluşacağı yer, gömüleceği yer değil mi? Ahlâksızlık ve zorbalıklar özentisi, geleceğe niçin taşınır? İnsanî yönde, insanlık, değişime engel mi? Var mısın ki , yok olmaktan korkuyorsun, diyen Farabi’ye bak! Sonunu gör! İnsan ol.
Âdil ol ki, bugünü, geleceği, geçmişle değil, gelecekle, insanca, insan gibi yaşa ve yaşat. 03-05-2024
Kemal ALBAYRAK
20. ve 21. Dönem Milletvekili