KIBRIS
Bütün barış çabalarına rağmen, Yunanistan ezelî ve ebedî hasmımızdır. 1829’daki bağımsızlığından bu yana her fırsatta Türkiye aleyhine (tam dokuz defa) büyümüştür. Tarihî haritalara bakın, bu büyümeyi adım adım görürsünüz. Yunanistan’ın emelleri değişmemiştir. Trakya, İstanbul, İzmir ve hinterlandı, Pontus bin yıl da geçse hedefleri olmayı sürdürecektir. Arkasına Hrıstiyan Batı dünyasını da alarak, geçmişte olduğu gibi uygun bulduğu her fırsatta karşımıza çıkacak ve bir kere daha Türkiye aleyhine büyümeye çalışacaktır.
Kıbrıs’ta bugünkü durum korunamazsa “Enonis”e ulaşılır ve Kıbrıs, Yunan adası olur. Ege ve Akdeniz’deki Yunan kuşatması tamamlanır. Adanın hava alanlarını kullanan Yunan uçakları Anadolu’yu rahatça vuracak menzile kavuşur. Yunan donanması için üs olur. Yunanistan’ın İsrail ve diğer Akdeniz ülkeleriyle bir ittifak kurmaları halinde adanın stratejik önemi aleyhimize kat kat artar. Başta Dedeağaç, Yunanistan’ın her yerinde ABD’ye verilmiş üslerin çok daha büyüğü bir ABD üssü kurulur.
Başka konular bir yana, sadece bu yüzden adada Türk hakimiyeti sonsuza kadar korunmalıdır. “Her yıl bütçeden şu kadar kaynak gidiyormuş, uluslararası ilişkilerimizde bilmem neler oluyormuş.” gibi düşüncelerle hareket etmek tarihin affetmeyeceği büyük yanlışlardan biri olur. Ülkelerin bekasıyla ilgili konular, böyle tüccar zihniyetiyle yürütülemez.
Rum tarafının akıl almaz ihtirasıyla daha fazlasını elde etmek hayaliyle reddederek bizi büyük bir yanlışlıktan kurtardığı Annan Plânı gibi tuzaklara bir daha düşmemek gerekir. Kıbrıs Türk toplumunda o yıllarda teşvik edilen ve toplumu teslim alan “Yes be annem!” kimliksizliğine panzehir kültür çalışmaları çok önemlidir. Rum kesimi bütün Kıbrıs’ın hakimiymiş gibi AB’ye alınmıştır. AB imkanlarından, Şengen vizesi gibi kolaylıklardan yararlanmak isteyen, bu uğurda bilinçsizce millî duruşunu feda edecek pek çok Kıbrıs Türk’ü vardır. Benliğini yitiren; EOKA katliamlarını, kanlı noelleri, Muratağa, Sandallar, Atlılar’daki toplu mezarları unutan; Akritas Planı‘nın hâlâ yürürlükte olduğundan gafil bir Türk toplumu çok kısa zamanda Grivasların elinde zebun olacaktır.
Şu da asla unutulmamalıdır: Siz Türklüğünüzü ne kadar inkâr ederseniz edin Grivasların, Nikos Sampsonların gözünde hep Türk’sünüzdür.
Ekonomiyle ilgili olarak da konu önemlidir. Doğu Akdeniz’de var olmamız; petrol, doğal gaz, madenler açısından zengin alanda ekonomik çıkarlarımızı koruma adına Kıbrıs’ta Türk varlığı çok önemlidir. Ama, Kıbrıs’ın stratejik önemi yanında ekonomik çıkarların pek az önemi vardır.
Kıbrıs konusu 1974’te çözümlenmiş, bedeli kanla ödenmiştir. İki ayrı devlet vardır. Bundan asla vazgeçilemez.
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist