
SÖZ VERİLMİŞ TOPRAKLAR
İsrail, 3000 yıl bir vatana sahip olmayı sabırla bekleyen sabırlı insanların ülkesi. Filistin Arapları, Kudüs’e giren İngiliz generali Allenby’i “El-Nebî” çığlıkları atarak, alkışlayarak karşıladığında bölgedeki Yahudi nüfus oranı %11’di. 1948’e kadar İngiliz yönetiminde kalan Filistin’de göçlerle Yahudi nüfus oranı %17’ye çıktı. İngilizlerin desteğiyle 1948’de devletlerine kavuştular. Ancak, birbirinden kopuk, küçük, dağınık parçalardan oluşan bir ülkeleri vardı.
Gerçekleşmesini hiç ummadıkları; ama dinî bir ütopya olarak masallarında yaşattıkları “Arz-ı Mev’ud” hedefinin Arap dünyasının geriliği, aymazlığı, dağınıklığı karşısında pekala mümkün olabileceğini gördüler. Nüfusları bu kadar geniş bir coğrafyada tutunmaya yetmezdi. İlkel yerel toplulukları yönetimlerine almak çözüm olabilirdi. Yahudi Kürtler keşfedilip ortaya atıldı. Bu hayalin gerçekleşmesi için büyük bir sabırla planlar oluşturmaya başladılar. MOSAD; CIA ve İngiliz MI6 ile birlikte gereken bütün adımları attı.
İsrail, önüne çıkan fırsatlardan yararlanmada, geleceğe yönelik planlarını öne almada da çok başarılıdır. 1948, 1967, 1973 savaşlarında ve devamında çok önemli araziler ve su kaynakları kazanmıştı. Çölü yeşertmeyi başaran İsrail, suyun değerini biliyor. Petrol olmadan hayat mümkün; ama su olmadan asla değil. Bugün bile su petrolden çok daha önemli. Gelecek on yıllarda dünyanın en stratejik maddelerinden biri olacak. “Arz-ı Mev’ud” Doğu Anadolu’da Fırat ve Dicle nehri havzalarından başlayarak Basra körfezine kadar bütün Mezopotamya’yı kapsıyor.
Körfez savaşı, Irak’ın kuzeyindeki gelişmeler, PKK, sonra PYD/YPG ile oluşan ortam tam İsrail’in istediği gibiydi. Bunlardan yararlanarak hedefine hızla ilerledi. Suriye’deki gelişmeler İsrail’in önünü tümüyle açtı. Hiçbir İsrail devlet adamı, bu kadar kısa sürede böyle büyük bir başarıya ulaşabileceklerini hayal bile edemezdi. Hedefe az kaldı. Gelişmeler, yerel unsurların istekli iş birliği, bundan sonrasının daha da hızlı olacağını gösteriyor. Orta Doğu’da meydana gelen her türlü gelişmeyi, BOP çerçevesindeki bütün plan ve projeleri, İsrail’in Orta Doğunun bütün su kaynaklarına sahip olma (Arz-ı Mev’ud) hedefiyle ilgilerini göz önüne alarak değerlendirmek gerekir.
Bebek katili ve PKK ile yürütülmekte olan silah bırakma görüşmelerinin Suriye’ye ve oradaki PYD/YPG yapılanmasına etkileri iyi analiz edilmelidir. KCK, İran’da PEJAK, Suriye’de PYD/YPG, Irak’ta PÇDK, Avrupa’da PKK dururken; ayakkabı numaralarını dahi bildiğimizi söylediğimiz birkaç yüz teröristin ateşkes kararı ya da silah bırakması ne ifade eder, iyi değerlendirilmeden acele kararlar verilmemelidir. Dahası bu müzakerelerin kanlı canilerin affıyla sonuçlanması çok yaralayıcı olur. Son olarak, bu silah bırakma; Suriye kuzeyinde ortaya çıkan garnizon terör yapısına meşruluk kazandırmamalıdır.
03.03.2025
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist
