UNUTTURULMAK İSTENEN
Bugün, her bireyin bir diğerine ”Ne olacak, ne oluyor, neden böyle oluyor?” sorularını ve benzer soruları sorduğu günlerdeyiz. Aslında bu sorular uzun zamandır sorulmakta ve yaşadıkça artacak gibi görülüyor.
Ne oluyor, ne olacaktan ziyade neden böyle oldu, sorusunu cevaplamaya çalışmak ve bu sorunun cevabını bulduğumuzda olanı bertaraf ve olabilecek yanlışları engellemek, toplumu ileriye umutla bakabilecek hale getirebilir, diye düşünüyorum.
Bugünü dünde aramak, dünü anlamak, ders almak ve ileriye şuurla yürümek hareket noktamız olmalıdır.
Biz tarihte, birbirinin devamı olan devletler kurmuş ve üç kıt’ada on bin yıldan öteye bir zamandır var olan bir milletiz. Lehçe ve ağız farklılıklarına rağmen Orta Asya dan Avrupa ortalarına var olan, konuşulan yaşayan bir dilimiz TÜRKÇE var. Destanlarımız, hikayelerimiz, masallarımız, türkülerimiz, şarkılarımız, şiirlerimiz söylenmekte. Milliyeti bir, dili bir, dini bir dört yüz milyonun üzerinde bir milletiz.
Daha dün, yedi düvele karşı onca yokluğa rağmen Atatürk gibi bir liderin etrafın toplanarak destansı bir İstiklal Savaşı verdik. Bütün dünyaya örnek bir Devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurduk.
Biz asırlarca, bilimde, devlet yönetiminde, adalette örnek olduk.
Bugün, etnik guruplara, mezhep ve tarikatlara, daha ötesi tarikatlar içinde akımlara bölünerek birbirimize sırt çevirir hale geldik.
Böyle büyük bir milletin çocukları, yapılan bir seçimde, yaşananı idrak edemiyorlar, tehdidi, dökülen bunca kana rağmen göremiyorlar ise kabahat kimdedir?
Ben şahsen millete ”koyun sürüsü, aptallar, körler ve benzeri ” hitaplar ile seslenilmesine karşıyım. Ayıptır ve de günahtır.
Peki tekrar soralım, neden ne oluyor?
Yıllardır, 1940’lardan itibaren uygulanan bilinçli politikalar ile Türkiye Cumhuriyet Devlet sınırları içinde yaşayan Türk milleti, millî değerlerinden, millî kültüründen, dilinden, örfünden, geleneklerinden uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Şanlı tarihi sadece savaşlara indirgenmiş, tarihi boyunca yetiştirdiği, devlet adamları, komutanları, bilim adamları, din uluları, şairleri, yazarları, yok sayılmıştır.
Önce, Helen-Roma, sonra Marksist kültür enjekte edilmiş, ordu milletten koparılmaya çalışılmış, yarım aydınlardan, beslemelerden oluşan sözde seçkinler ile millet itilmiş ve bu günkü noktaya gelinmiştir.
Bütün bunlar yapılır iken, milletin ebedi lideri, Gâzi Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşları; karşıt görüş sahiplerince görüş, direktif ve yaptıklarının dışında, bilinçli bir şekilde, anlatılmış, tanıtılmış, gösterdiği istikametten ve çizdiği yolda, birilerince ismi kullanılarak, diğerlerince de kötülenerek, unutturulması dışında millet, muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak idealinden ustaca çıkarılmaya çalışılmıştır.
O, diyor ki!
”MİLLETİMİZİN YÜKSEK KARAKTERİNİ, YORULMAZ ÇALIŞKANLIĞINI, FITRÎ ZEKASINI, İLME BAĞLILIĞINI, GÜZEL SANATLARA SEVGİSİNİ, MİLLÎ BİRLİK DUYGUSUNU MÜTEMADİYEN VE HER TÜRLÜ VASITA VE TEDBİRLER İLE BESLEYEREK İNKİŞAF ETTİRMEK MİLLÎ ÜLKÜMÜZDÜR.
TÜRK MİLLETİNE ÇOK YAKIŞAN BU ÜLKÜ, ONU BÜTÜN BEŞERİYETE HAKİKİ HUZURUN TEMİNİ YOLUNDA KENDİNE DÜŞEN MEDENÎ VAZİFEYİ YAPMAKTA MUVAFFAK KILACAKTIR.” 29 Ekim 1923.
Selam ve dua İle…
03.11.2024
M. Yavuz ELBİRLER
EGM E. İsthb. D. Bşk.