HATA DEĞİL, YAPILANLAR İHANETTİR.
BU İHANET SON 14 YILDIR AKP İLE DAHA DA HIZLANMIŞTIR.
Batılı, aklı merkeze koyma yanılgısına düşerken, biz Müslüman Türkler, insan denince GÖNLÜ merkeze koyarız ki, doğru olanı da budur.
Akıl, biz insanoğlu için çok büyük bir nimettir; lâkin vahyin ve gönlün terbiyesinden geçmeyen akıl puştluğu sever, avanta peşinde koşturur insanı. Akıl, gaddar ve acımasızdır.
Biz Türkler, vahyin ve gönlün terbiyesinden geçmiş bir akılın sahibi olduğumuz içindir ki sadakat, feragat, merhamet, vicdan ve adâlet ehli asil ve soylu insanlarız.
Tarihte Türk milletini, ihlâs, tevekkül, adâlet, azamet, merhamet ve cengâverlik temelinde zaferden zafere koşturan büyüklerimizden Tuğrul ve Çağrı Beylerin, Sultan Alparslan, Kılıçarslan ve Hazreti Fâtihlerin, Gazi Atatürk ve Kuvayı Milliye mensuplarının gönülleri Allah sevgisinin tecelligâhı olan birer iman kalesiydi.
Maalesef bu hasletlerimizi ve değerlerimizi unutarak her şeyi, gırtlağına kadar küfre batıp kokuşmuş Batı’da aradık. Bu anlamsız Batı hayranlığımızın sonucu olarak, Batı’nın maskarası durumuna düştük. İtildik, kakıldık, horlandık, yüzüstü süründürüldük ama bir türlü akıllanamadık.
Bütün bunlar olurken, Türk’ün yüce Başbuğu Alparslan Türkeş gibi bir büyük dava adamıyla silkinip ayağa kalma fırsatını yakaladık; ama, 12 Eylül’ün ABD patentli cellâtları kesti yolumuzu.
Lisede Homeros ve Sophokles gibileri okuduk ve bu sayede;
Klâsik Türk sanat musikisine sövmeyi,
Divan şiirini, o güzelim duygu yüklü türkülerimizi, eşsiz olan gazellerimizi, Karacaoğlan’ı hor görmeyi,
Buna karşılık devletin yayınladığı yarım yamalak çevrilmiş Batı klasiklerine körü körüne hayranlık göstermeyi öğrendik.
Sanki Mimar Sinan, Leonardo’dan önemsiz,
Mevlâna, Dante’den küçüktü.
Sanki Itrî, Dede Efendi, Mozart ve Bach’ın eline su dökemezdi.
Sanki Tıbbın babası İbni Sina / Dünya haritasını ilk çizen Piri Reis / Atom teorisini ilk açıklayan Cabir Bin Hayyam / Bilgisayarın ilk mucidi Cezeri / Galilei’nin ilham kaynağı İbni Heysem / Uçağı ilk bulan ve uçmayı il gerçekleştiren İbni Firnas / Astronominin babası Uluğ Bey / İlk cebir kitabını yazan Harizmi / Fergani, İbni Cessar, İbni Fazıl, Razi ve daha yüzlerce bilim adamı, âlim, mucit Türk milletinin bağrından çıkmamış gibi…
Art niyetli hainler, Kültür Emperyalizminin ilmiğini, gönüllü olarak ve isteyerek kendi ellerimizle kendi boynumuza geçirmeyi Batılılaşmak olarak yutturdular bizlere. Kendi değer ve birikimlerimizi, kendi kültürümüzü ve içimizden çıkan değerli bilim adamlarımızı inkâr ederek, her şeyi Batı’da arama illetine tutulduk.
Bu illet o kadar büyüdü ki; İkinci Dünya Savaşının akabinde, Batılı emperyalist güçlerin bize tuzak olarak ürettikleri iğrenç politikaları gönüllü bir şekilde uygulamaya talip olduk.
Oy kaygısından ve makam hevesinden başka bir arzusu olmayan politikacılarda bu dönüşüme, bu çürümeye gönüllü olarak destek oldular. Bir kısmı kanı gereği, bir kısmı da siyasi ikbâlleri uğruna Türk milletine ihanet ettiler.
Milli Eğitimi, Batılı emperyalist devletlerim arzularına göre programladılar. Zeus’u, Apollon ve Afrodit’i öğrettikleri kadar, Allah’tan bahsetmediler. Homeros’u anlattıkları kadar KARA MURAT’TAN, OĞUZHAN’DAN, TEPEGÖZ DESTANINDAN bir tek kelime öğretmediler. BAMSI BEYREK, KÜRŞAT, DEDE KORKUT adını dahi duymayanlar Hamlet’i, Hıymen’i, kirli Yunan efsanelerini öğrendiler öncelikle.
İslam dininin huzur ve aydınlığını, Türk’ün ilim ve sanatta hangi dehaları yetiştirdiğini, bunların neleri icat ettiklerini anlatmadıkları gibi; Batının Ortaçağ karanlığını, ilkelliklerini, zulüm ve zorbalıklarını, , engizisyonların ve Cizvitlerin ne anlama geldiğini daima gizlediler!
Yakın tarih itibariyle bu ülkede Komünizmden medet uman kitleler oluşmuşsa /
Batı hayranı köksüz gruplar varlık göstermişse /
Din adına, kendi milletinin varlığını ve kültürel değerlerini, muhteşem tarihini inkâr eden bir Müslüman tipi ortaya çıkmışsa /
Ziraî üretim tamamen yok edilmiş, maden ve su yataklarımız ecnebilere peşkeş çekilmiş, bankalarımız elden çıkartılmış, sanayimiz montaj sanayiine dönüp Batı’ya muhtaçsa /
Vatan bölünmenin eşiğine kadar sürüklenip, barış, sevgi, güven yok edilerek, İnsanlarımız birbirlerine düşmanca bir şüphe ile bakar hale gelmişse; bütün bunlar bir şeylerin acı sonuçlarıdır. Sonuçları ise sebepler oluşturur.
Sebepleri ise; ruhuyla- kanıyla- geniyle- inancıyla bizlerden olmayanların, en ince kılcal damarlarımıza kadar sirayet edip, devletin yönetimini ellerine geçirerek, kin ve nefret duydukları Türk milletinden dedelerinin intikamlarını alma arzularıdır. /
Gelinen bu son noktada ki daha ötesi bölünüp yok olmaktır, ne yapmalıyız diye düşünerek, bu belâdan kurtuluş yolları aramalıyız.
Yıllardır bizi yönetenlerin, kendi hatalarını görerek bu yoldan dönmelerini beklemek beyhudedir. Çünkü ortada hata yok, bilerek ve kasten yapılmış yanlışlıklar vardır ki bunun adı İHANETTİR.
Son 14 yıldır memleketin idaresine çöreklenerek bütün değerleri yok etmekle kalmayıp, vatanı parçalanmanın eşiğine kadar taşıyan AKP bütün ümitleri kırıp yok etmiştir!
NE DEMİŞTİ ATTİLA İLHAN?
Birincisi;
Bir kere bizim yaptığımız hiçbir yenilik Batılılaşmak değildi, kötü bir taklitti ve hatta ihanetti.
İkincisi;
Batı bizim sandığımız gibi mükemmel falan değildi.
Üçüncüsü ise;
Batı’nın ulaştığı yer özenilecek bir yer değildi.
Evet, yüz yıllık maceranın özeti budur.
Bu özetten ders çıkarmayan politikacılar yalancıdır, sadece günü kurtarmaya çalışan makam sevdalılarıdır bana göre….
Esen kalın… 01.11.2017
Hüseyin OĞUZ
Jeoloji Mühehdisi